İnsanlık dünya üzerindeki tüm acıları yaşamıştır. Savaşlar, orman ve şehirlerdeki büyük yangınlar, deprem felaketi, toprak kayması, seller, denizlerin taşması ve pandemi gibi yaralar vuku bulduğu alandaki varlık gösteren siyasi iradenin imkân ve kabiliyetleriyle hızla ya da zamanla sarılmıştır.
İnsan -an da yaşadığı acılardan büyük üzüntüler ve travmalarla yaşamına bir şekilde devam etmiştir. Acının yaşandığı alandaki etkisi, diğer alanlara göre daha uzun ve daha etkilidir.
İnsanlık gözle görüp, temas etmediği tüm acıları çok çabuk tüketmiştir.
Normale dönmesi ve gündelik istek ve arzularının peşinden gitmesi acıyı yaşayanın normale dönmesinden kat be kat hızlıdır.
Toplum yaşadığı coğrafyanın bir bölgesinde yaşanan felakete hızla cevap vermekte, acıyı sosyal medyada ya da yapacağı biraz yardımla ortak olmakta ve hızla normale dönmektedir.
6 Şubat depremleri yüzyılın felaketi olarak nitelendirilebilir. 11 ilimizi, 12 milyona yakın insanımızı yakından etkilemiştir. Hayaller, umutlar, heyecanlar sabaha karşı gece karanlığında enkaz altında ve kum altında kalmıştır.
Bireyin yaptığı planlar ve hayaller dışında doğanın bize yaşattığı olaylar dünyamızı altüst etmeye yeter. Nitekim 6 Şubat depremleri 11 ilimizi kapsasa da etkisi yurt genelinde her bireyin hanesinde yaşanmıştır.
21.YY insanlığa; Covid-19, orman yangınları, savaşlar ve doğal afetleri bolca yaşatarak başlamıştır. İnsanlık bu olaylar da bir dönem acı çekmekte sonrasında çok çabuk bir şekilde acıyı unutmaktadır.
Yaşadığı olaydan ders ve tedbir almak insanlık için alışık olduğu doğru bir yaklaşım değildir. Ders almadan çok çabuk eski yaşamına dönmek en iyi yaptığı iştir.
6 Şubat depremi sonrası bölge illerine gitmiş ve insanlığın aslında ne kadar basit ve çaresiz cansızlar olduğunu gözle görmüş ve zihnimde tüm yaşananları ve yaşadıklarımızı sorgulama şansına eriştim. Görmeden dokunmadan hissetmekle, görerek dokunarak hissetmek çok farklı bir konuymuş.
Aydın ilimizdeki yaşam, doğa, iklim cennetten bir köşe gibidir. Doğayla sınanmış bir derdimiz yoktur. Tüm dert diye dertlendiklerimiz gündelik alışkanlıklarımız, heves ve isteklerimize ulaşamamanın verdiği dert ve kederdir. Şükür etmek için kaybedecek çok şeyimiz olduğunu normal yaşam ve süreçte hiç fark edemiyoruz. Çünkü yaşam bizi belki de sınamamıştır.
Onun için yazıyı fazla uzatmadan, Ankara’da sabah saatlerinde Konya Yolu üzerinde önümde giden, Hatay deprem bölgesinden umuda yol alan aracın görselini paylaşmak istiyorum. Arabasının dörtlü tabir ettiğimiz ışığını yakmış, en sol şeritten umuda gitmektedir. Arabası normal zamanda trafiğe çıkmak için uygun değildir. Deprem esnasında hasar almış olacak ki göreceğiniz üzere o halde umuda gitmektedir.
Hatay’dan yola çıkan araba, acaba geçtiği güzergâhta kaç kişinin dikkatini çekti, herhangi bir kamu görevlisi aracı çevirip halini hatırını sordu mu acaba? Aç mısın, tok musun diye oldu mu ki? Ben dahil hiçbirimiz bu sorulara yanıt olmamışızdır. Sadece sol şeritte ne işi var diye belki de korna çalarak tepki gösterdik.
Bazen yaşananları anlatmak ve yazmak yerine görmek iyidir diyerek iki fotoğrafa iyi bakmanızı umuyorum.
Fotoğrafta bir ailenin umutlarını, arabaya sığan bir aileyi, nereye gittiğini belki de bilmeden acıdan uzaklaşan bir aileyi göreceksiniz.
Ramazan Bayramımız mübarek olsun, kalın sağlıcakla…