İnsan, çoğu zaman mutsuzluğunu hayatın ona vermediklerinde arar. Daha fazla mal, daha yüksek makam, daha büyük övgü, oysa beklentiler çoğaldıkça mutluluk küçülür. Gerçek huzur, beklentilerin sıfırlandığı yerde başlar. Çünkü beklenti, kalbin yüküdür. Bir şeyi istemek doğal olsa da ona saplanmak insanı zincire vurur.
Stoacı filozof Seneca der ki:
“Mutluluk, sahip olduklarını sevebilmektir; olmayana üzülmemektir.”
Beklentisiz bir yaşam, dünyaya karşı kör olmak değildir. Aksine, gözleri daha fazla açmaktır. Çünkü beklentilerin perdeleri kalktığında insan, elindekilerin kıymetini görür: bir dost gülüşü, bir çocuk kahkahası, bir nefeslik huzur.
İslam irfanında da benzer bir öğüt vardır:
“Kanaat eden azizdir.” (Hadis-i Şerif)
Kanaat, beklentiyi azaltmak; olanı sevmek, olmayana göz dikmemektir. İşte bu tavır, ruhu hafifletir. Sonuçta mutluluk dışarıdan gelen bir hediye değil, içeriden yükselen bir haldir. Beklentiyi sıfırlayan, hayatın sunduğu her anı bir armağan gibi karşılar. İşte o zaman, en sıradan gün bile sonsuz bir mutluluğa dönüşür.
Kanaat, elindekinin değerini bilmek; tevekkül ise, sonucu Allah’a bırakmaktır.
Tasavvuf büyüklerinden Mevlânâ, “Ne kadar az beklersen, o kadar çok huzur bulursun” diyerek bu hakikati şiir diliyle ifade etmiştir.
Modern Psikoloji: Beklentisizlik ve Mutluluk Bilimi
Günümüz psikolojisi de benzer bir noktaya temas eder. Pozitif psikoloji araştırmaları, mutluluğun beklentileri değil, kabulleri yönetmekle ilgili olduğunu göstermektedir.
Mindfulness (Bilinçli Farkındalık); Anda kalmayı, beklentiye saplanmamayı öğretir. Hedonic Adaptation (Hazza Alışma); İnsan, sahip olduklarına hızla alışır; beklenti arttıkça tatmin azalır. Acceptance and Commitment Therapy (ACT); Kontrol edilemeyen şeylere takılmadan, değer odaklı yaşama yönlendirir.
Psikolog Martin Seligman’ın çalışmalarına göre, mutluluğun kalıcı yolu “olandan tatmin olmak ve olmayana takılmamaktır.”
Ortak Nokta: Sıfır Beklenti, Sonsuz Mutluluk
Stoacılıktan tasavvufa, modern psikolojiden gündelik hayata kadar ortak hakikat şudur:
Beklentiler azaldıkça özgürlük artar. Kanaat edenin kalbi hafifler. Sahip olduklarını seven, olmayanın esiri olmaz. Gerçek mutluluk dışarıdan gelen bir hediye değil, içeriden yükselen bir haldir. Beklentiyi sıfırlayan, hayatın sunduğu her anı armağan gibi karşılar.
Sonuç olarak; Sıfır beklenti, hayata kayıtsızlık değil; tam tersine, hayatı derin bir şükürle karşılamaktır. Çünkü beklentinin zincirlerinden kurtulan kalp, özgürleşir. Ve özgür kalp, en basit şeyde bile sonsuz mutluluğu bulur: Bir dostun tebessümünde, çocuğun kahkahasında, sessiz bir akşamda alınan derin bir nefeste mutluluk vardır.
“Varlığınla değil, kanaatinle büyürsün’’ mantığı yaşam çizgimizde ana fikrimiz olursa, mutlu olmak çok basittir. Unutmayalım belki de heves ettiğimiz ve beklenti içine girdiğimiz her şey günün sonunda belki de mutsuzluğumuzun kaynağıdır.
Kitap: Tasavvufun derinliklerine ışık tutan İskender Pala’nın ‘’Od’’ adlı romanı; kanaat, teslimiyet ve beklentisizlik üzerinden, mutluluğun gerçek kaynağını edebi bir dille anlatan okumanızı tavsiye ettiğim bir eserdir.