İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

96- İran-İsrail, Haziran 2025

Geriliminin Bölgesel Barışa Etkileri ve Türkiye’nin Rolü

İran ile İsrail arasındaki artan gerilim, Orta Doğu’nun zaten kırılgan olan dengesini daha da bozarak bölge ve küresel barış için ciddi olumsuz sonuçlar doğurma potansiyeli taşıyor. Bu iki gücün doğrudan çatışması, geniş çaplı bir bölgesel savaşı tetikleyebilir ve uluslararası toplumun yıllardır süregelen istikrar çabalarını sekteye uğratabilir.

Bölgesel ve Küresel Barış İçin Olumsuz Yönleri

İran ve İsrail arasındaki doğrudan bir çatışma, birçok yıkıcı etkiyi beraberinde getirecektir:

Bölgesel Yayılma Riski: İki ülke arasındaki şiddeti artan bir savaş, halihazırda vekalet savaşlarının yaşandığı Suriye, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde durumu daha da kötüleştirebilir. Çatışmanın İran destekli gruplar ve İsrail’in müttefikleri arasında genişlemesi, tüm bölgeyi içine çekebilecek büyük bir askeri tırmanışı tetikleyebilir.

Ekonomik İstikrarsızlık: Orta Doğu, küresel enerji arzının önemli bir kısmını sağlayan kilit bir bölgedir. Geniş çaplı bir çatışma, petrol ve gaz fiyatlarında fırlamalara yol açarak küresel ekonomide ciddi bir şoka neden olabilir. Ticaret yollarının kesintiye uğraması ve yatırım ikliminin bozulması, uzun vadeli ekonomik çöküşleri beraberinde getirebilir.

İnsani Krizin Derinleşmesi: Bölgedeki mevcut çatışmalar zaten milyonlarca insanı yerinden etmiş durumda. İran-İsrail çatışması, daha büyük bir göç dalgasına ve insani yardıma olan ihtiyacın katlanarak artmasına yol açacaktır. Temel altyapının tahrip olması ve sağlık hizmetlerinin çökmesi, durumu daha da kötüleştirecektir.

Nükleer Yayılma Endişeleri: İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğu yaygın olarak inanılırken, İran’ın nükleer programı uluslararası toplumda büyük endişe yaratmaktadır. Bir çatışma durumunda, nükleer silahların kullanımı veya yayılması riski artabilir, bu da küresel güvenliği tehdit eden korkunç sonuçlar doğurabilir.

Terörizm Riskinde Artış: Bölgedeki istikrarsızlık, aşırılık yanlısı grupların zemin bulmasına ve faaliyetlerini artırmasına olanak tanıyabilir. Ortadoğu’nun kaosa sürüklenmesi, uluslararası terörizm için yeni bir kuluçka merkezi yaratabilir.

Türkiye’nin Bölgedeki Rolü

Türkiye hem coğrafi konumu hem de tarihsel ve kültürel bağları nedeniyle Orta Doğu’da önemli bir aktördür. İran ve İsrail arasındaki gerilimde Türkiye’nin oynayabileceği rol hayati önem taşımaktadır:

Arabuluculuk ve Diyalog: Türkiye hem İran hem de İsrail ile diplomatik ilişkilere sahiptir. Bu ilişkileri kullanarak, taraflar arasında doğrudan diyaloğu teşvik edebilir ve gerilimi azaltmaya yönelik arabuluculuk çabalarına öncülük edebilir. Türkiye’nin bağımsız dış politikası, bu rolü üstlenmesi için önemli bir avantaj sağlar.

Bölgesel İstikrarın Savunuculuğu: Türkiye, bölgedeki tüm ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak bölgesel istikrarın korunmasına katkıda bulunabilir. Ankara, gerilimi tırmandıracak eylemlerden kaçınılması ve uluslararası hukuka uygun davranılması çağrısında bulunabilir.

İnsani Yardım ve Destek: Olası bir insani kriz durumunda, Türkiye’nin geniş insani yardım deneyimi ve kapasitesi, bölgedeki mağdurlara destek sağlamak için kritik öneme sahip olacaktır. Türkiye, uluslararası yardımların koordinasyonunda ve dağıtımında etkin bir rol oynayabilir.

Küresel Aktörlerle İş birliği: Türkiye, Birleşmiş Milletler, NATO ve diğer uluslararası kuruluşlarla iş birliği yaparak İran-İsrail gerilimine diplomatik çözüm bulunması için ortak çabalara katılabilir. Küresel toplumun bu konudaki dikkatini çekmek ve uluslararası baskıyı artırmak, çatışmayı önlemek için önemli bir strateji olacaktır.

Sonuç olarak, İran ile İsrail arasındaki gerilim, Orta Doğu’nun geleceği ve küresel barış için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye’nin bu süreçte proaktif ve yapıcı bir rol oynaması, bölgede istikrarın yeniden sağlanması ve daha büyük bir felaketin önüne geçilmesi için elzemdir. Ankara’nın diplomatik yetenekleri ve bölgesel ağırlığı, barışçıl bir çözüm bulunması adına umuttur. Türkiye, İsrail – Filistin sorununda olduğu gibi İsrail – İran çatışmasında da haklının yanında yer almaya devam edecektir. İran’daki Türk nüfusu, Filistin’in Ankara’dan beklentisi Ankara’nın yükünü ve sorumluluğu arttıran önemli argümanlardır. İsrail devleti siyasi fikir ve mantıktan uzak inanç temelli bir dış politika yürütmektedir. İsrail’in inşa ettiği bu süreç farklı grupların Yahudi ve İsrail karşıtlığını arttıracaktır. İsrail aklı selim olarak, bölgeyi ve siyasi olayları okuyamazsa süreçte kaybeden taraf olmaya mahkûm kalacaktır.

Kitap: Eğer Ortadoğu’yu ilk kez okuyacaksanız veya kapsamlı bir giriş arıyorsanız, Bernard Lewis’in “Ortadoğu: İki Bin Yıllık Ortadoğu Tarihi” veya William L. Cleveland’ın “Modern Ortadoğu Tarihi” kitapları harika birer başlangıç olacaktır. Her ikisi de genel kabul görmüş ve konuya farklı açılardan yaklaşan, ancak tamamlayıcı nitelikte eserlerdir. Cumhuriyet değerlerinde yüzümüz batıya dönük olsa da sırtımız Ortadoğu’ya bakmaktadır. Türkiye huzur ve barışın temsilcisi olarak doğu ile batı arasından köprüdür. 

Kalın sağlıcakla…