Akdeniz, Kıbrıs ve Ortadoğu coğrafyasının en önemli sorunu, diyalogsuz bir ortamda sorunun çözümünü aramaktır. Günümüz siyasetinin güncel sorunlarından olan Suriye iç savaş bölgesinde Türkiye harici tüm ülkeler savaş ve kaos üzerine siyaset yapmaktadırlar. Libya siyasi krizi, diyalogdan uzak, zor oyunu bozar şeklinde yürütülmektedir. Kıbrıs müzakere süreci uzlaşıdan uzak, çözüm yerine asimile hayali kuran Rum ve Yunan siyaset kurumlarının Türksüz bir Kıbrıs hayaliyle çözümsüzlüğe gitmektedir. Akdeniz’de yürütülen enerji arama çalışmaları sismik arama ve sondaj yapan gemilerin çalışması yerine askeri gemiler ve askeri uçakların gövde gösterisiyle ‘tespit var, kazanan yok’ mantığına bürünmüştür.
***
Coğrafya korku filmi gibi bir haldeyken, Kıbrıs sorunu ve Akdeniz’deki gazın kime ait olduğunun tesbiti ve desteği için Rum ve Yunan yetkililer Avrupa Birliği (AB)’nden medet beklemektedir. Peki AB Akdeniz’e ve Kıbrıs’a çözüm olabilecek midir?
AB kimdir?
Avrupa Birliği’nin kuruluşu 9 Mayıs 1950’de ve adı Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT)’dur. Geçmişte savaşan ülkeler Avrupa’daki zamanın enerji ve sanayi ham maddesi kömür ve çelik için AKÇT altında çıkarları doğrultusunda birleşmişlerdir. Topluluğa ilk katılan ülkeler Belçika, Federal Almanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda’dır. Altı üye devlet daha sonra Roma Antlaşması’nı imzalayarak kömür ve çelikten daha geniş ticari bir pazar için Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’nu kurmuşlardır. Daha sonra birliğin ticari işlevselliği ortaya çıkınca ilk genişlemesini Danimarka, İrlanda ve İngiltere’nin AET’ye katılmasıyla 1973’te topluluk altı üyeden dokuza üyeye çıkmıştır. 1981’de Yunanistan, 1986’da İspanya ve Portekiz katılarak birlik büyümüştür. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla Avrupa siyasi yapısı çarpıcı bir şekilde değişmiştir. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Avrupa ve dünya siyaseti iki kutuptan transatlantik yapının hâkim olduğu bir sürece geçmiştir. 1992’de AET Maastrich Antlaşması ile bugünkü Avrupa Birliği’ne dönüşmüştür.
***
Peki AB, Kıbrıs ve Akdeniz’de ne yapacak? Kıbrıs Sorunu için çözüm olabilecek uluslararası aktörlerin dahil olduğu en önemli süreç Annan Planı dönemidir. Birleşmiş Milletler’in yürüttüğü müzakereler ve sonrası yapılan halk oylamasında Kıbrıs Türkleri Annan Planı’na “Yes Be Annem!’’ diyerek “Evet!” demiştir. Kıbrıs Rumlarıysa plana “Hayır!” demişlerdir. Süreç sonrası BM’nin çözümüne “Hayır!” diyen Kıbrıs Rum kesimi AB’ye dahil edilmiştir. AB, çözüm yanlısı Kıbrıs Türklerini “Evet!” oylarıyla yalnızlığa itmiş, kaderlerine terk edilerek Kıbrıs Türklerini yüz üstü bırakmıştır. Şimdi günümüz enerji siyasetinde Kıbrıs Rumları ve Yunanistan, askeri gücü olmayan AB’ye güvenerek Türk Deniz Kuvvetleri’yle yüz yüze kalacağı soğuk günlere kapı aralamaktadır. Çıkar ve menfaat üzerine kurulan bir örgüt günümüzde birleştirici politikalardan uzak tavrıyla Kıbrıs müzakere süreci ve Akdeniz enerji politikasına çözüm olamayacağı aşikardır. Hal böyleyken Rum ve Yunanistan siyaset kurumu, çözümü Kıbrıs Türkleri ve Türkiye siyaset kurumlarıyla diyalogda aramalıdır.