Birleşmiş Milletler (BM), dünya barışını ve güvenliğini korumak, uluslararası ekonomik, toplumsal ve kültürel bir işbirliği oluşturmak için 1945’te kurulmuştur. BM, kendisini “Adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş” olarak tanımlamaktadır. Tanımı okuyan herkesin onay vereceği, evrendeki insanlığın üst çatı yönetimi gibi görünen mantıklı bir küresel organizasyondur. Fakat, ekonomik kalkınma adına Afrika kıtasında BM ne yapmaktadır? Su için kuyu açmak BM göreviyse ülkemizden Afrika kıtasında giden birçok STK bu işi başarı ile yapmaktadır. BM’nin tanımındaki ‘ekonomi’ Afrika’da sürdürülebilir bir kazançtan ziyade barınma ve giyim gibi ihtiyaçlar için harçlıktan öteye gitmediği aşikardır. Yine BM’nin kendini tanımlamasındaki ‘adalet’ sanırım Kıbrıs adasında Kıbrıs Türkleri için geçerli değildir. BM gözetiminde yapılan tüm müzakerelerde Kıbrıs siyaset kurumu ve garantör ülkesi Türkiye Kıbrıs sorununda çözüm adına çok fazla fedakârlık yapmıştır. Rum siyasetinin çözümsüzlüğü çözüm gören düşüncesine BM neden tavır koymamıştır?
****
Günümüz siyasetinde yaklaşık bir milyon kişinin hayatını kaybettiği yeni tip koronavirüs salgınının korkunç bir dönüm noktasına ulaştığı bugünlerde BM Genel Sekreteri Guterres, “KKTC’deki seçimlerin ardından garantörler ve tarafların katılımıyla siyasi süreci yeniden başlatmayı planladığını” açıklamıştır. BM tanımına bir ifade daha eklemelidir. Bu da, “Gerekirse seçim kampanyalarına itinayla siyasi argüman olunur” şeklinde olmalıdır. BM ve Kıbrıs müzakerelerinin son süreçlerine şahit olan genel sekreteri, Mustafa Akıncı’ya destek vermek istemiştir. Covid-19’la Avrupa Birliği ülkeleri arası bile geçişin zor olduğu bir süreçte, dünyada ülkeler arası ‘duvar’ların konuşulduğu anda BM federasyon modelli bir çözümle Kıbrıs’ı birleştirmek istemesi, “Aç tavuk rüyasında buğday ambarı görür” mantığından öteye gidemeyecektir.
Zenginlik Varsa Paylaşılabilir
Cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar önemli bir gündemde Akdeniz enerji havzasının paylaşımı konusudur. Akdeniz’e kıyıdaş ülkeler ve yancıları Kıbrıs Türkü ve Türkiye’siz enerji talan politikası için çalışmaktadırlar. Bu atmosferde kadim devlet Türkiye siyaset kurumu diyalog ve uzlaşı üzerine barış diliyle soruna yaklaşmaktadır. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın “Doğu Akdeniz’deki zenginlik paylaşılabilir” demiştir. Sayın Kalın açıklamasının devamında “Kıyıdaş ülkelerin katılımıyla, adil ve paylaşımcı bir enerji platformu konferansı, toplantısı ya da süreci başlatılmasına biz olumlu bakıyoruz” demiştir. Cumhurbaşkanlığının ifadesi açık ve net uzlaşı ve adil paylaşım üzerinedir. Amaç üzüm yemektir, bağcı ile kavga kimseye menfaat kazandırmayacaktır.
Bu bahisle Kıbrıs siyaset kurumu gelecek Kıbrıs Sorunu üzerine yürüteceği siyasetini ideolojik fikirden uzak, büyük fotoğrafta yer edineceği bir bakışla siyasetini belirlemelidir. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri içinde Kıbrıs Türk seçmeni, reyinin bu seçimde çok önemli olduğunu bilerek oyunu kullanmalıdır.