İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

74-Ya sonuç ya başarısızlık 29.06.2017

Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın seçildiği günden itibaren 20 aydır sürdürdüğü müzakereler sonuç noktasındadır. Dün, 28 Haziran’da Crans Montana görüşmeleri başlamıştır. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanlığı sosyal medya hesabından paylaşılan Ramazan Bayramı mesajında müzakerelerde gelinen nokta, iç siyasetteki sorunlar, temiz toplum için vurguladığı düşünceler bütünü içerisinde 20 aylık müzakerelerin sonuç niteliğinde olan Crans Montana için “Müzakere değil karar konferansına gidiyoruz. Elli yıllık müzakere sürecinde artık karar anı gelmiştir.” dedi. Bu açıklamasındaki gibi büyük söylemlerle Sayın Akıncı kamuoyuna süreç içinde çok kez çıktı. Bu bayram mesajı videosu öncesinde de Saray kabinesinde yer alan çokça ilgili/ilgisiz personeller konuşturularak büyük sözler söyleyerek anlamsızlaştırdıkları durumu anlamlaştırmaya çalıştılar. Son olarak da 2 yıllık müzakere sürecinde “sonuç aşamasındayız ya sonuç ya da başarısızlık” diyerek Cumhurbaşkanı son söylemini dile getirerek Crans Montana’ya gitti.

Türkeş’in yorumu 

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs İşlerinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul Türkeş, Kıbrıs Türk Kültür Festivali’ne katılmak için Londra’da bulunduğu sırada Crans Montana için “27-28 Haziran’da tekrar Birleşmiş Milletler zoruyla, bu tabiri kullanmak zorundayım, ‘zoru ile’ Crans Montana’da tekrar bir görüşme yapılıyor” demiştir. Sayın Türkeş’in yorumu real-politik bir düşünceyle süreç içerisinde bulunan ilgili/ilgisiz herkesin konuşmalarından daha doğru Devlet adamı kimliğiyle yapılmış bir yorumdur. Kıbrıs sorununa yapılan bu yorum, görev yaptığı sürede değil, siyasi tarihinin her aşamasında vakıf bir gözle izlediğinin belirtisidir. Görünen köy kılavuz istemez misali… 

Kıbrıs adasının önemi

Güney seçim atmosferine girdi, müzakereler durdu derken New York görüşmeleri ve apar topar Crans Montana’ya gidilmeyi anlayabilmek için Kıbrıs adasının önemini geniş bir düşünceyle görmemiz gerekmektedir. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs, dünya ticari ve sanayi mal ithalat-ihracatının olduğu hatta stratejik bir konuma sahiptir. Dolayısıyla bu bölge, son birkaç yüzyıldır Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Amerika ile Osmanlı dönemi dâhil Türkiye’nin hâkimiyet mücadelesi verdiği bir bölge olmuştur. Dünya deniz ulaşımının merkezi olmasından dolayı geliştirilen “Politik-Askeri” stratejiler bakımından da Kıbrıs, Akdeniz stratejisinin önemli anahtar noktalarından biridir. “Coğrafi uçak gemisi” olarak adlandırabilecek Kıbrıs’ın Akdeniz’in bölgesel güvenliğine katkısı büyüktür. Kıbrıs, Ortadoğu petrolünün ulaşım yollarına egemendir. Adaya hâkim olan Orta Doğu’dan Afrika’ya uzanan ekseni kontrol ederek Anadolu, Ortadoğu, Süveyş Kanalı eksenini kontrol altında tutabilir. Süveyş Kanalı’ndan Hint Pasifik Okyanusu’na uzanan denizyollarını kontrol edebilecek noktadır. Hava hâkimiyeti teorisine göre, hava gücünün her istikamete yönlendirilmesinde önemli bir stratejik platformdur. 

Bu bağlamda: Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’da siyaset belirleyici rolündeki Üst akıl ve haçlı zihniyeti, Müslümansız, Türksüz ve anavatan Türkiye’nin garantisi olmayan bir Kıbrıs hayalindedir. Üst akıl, yarım aklıyla çevirdiği oyunlarını BM üzerinden Kıbrıs adasında hızlandırmıştır. Gelinen noktada müzakere heyeti ve devlet adamları oyunu görmeli ‘’KKTC ve anavatan Türkiye’nin’’ milli güvenlik politikaları doğrultusunda Crans Montana’yı tamamlamalıdırlar.