Kıbrıs müzakerelerinin Annan Planı sonrasında en üst düzeyde gerçekleşen görüşmesi garantör ülkelerin de katıldığı Crans-Montana’daki konferanstır. Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın seçilmesi sonrası başlayan görüşmeler 20. ayında sonlandı. Heyetler, birbirine bağlı bir şekilde New York, Cenevre ve İsviçre’de görüştüler. Son olarak garantör ülkelerin de katılımıyla “Kıbrıs Konferansı” niteliğinde bir haftadan fazla süren Crans Montana görüşmeleri sonuçsuz kalarak süreç çökmüştür. Sayın Akıncı’nın her seferinde dile getirdiği ‘federasyon modelli çözüm’ için son şans da tükenmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in “Ne yazık ki bir çözüm mümkün olmamıştır ve konferans bu uzun süreli soruna bir çözüm getiremeden kapanmıştır.” sözleriyle görüşmelerde hakem niteliğindeki BM de sürecin çöktüğünü deklare etmiştir.
***
Süreç, ön gördüğümüz şekilde Kıbrıs Rum yönetiminin hayalden ve akıldan yoksun istek ve arzuları yüzünden başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kuzey Kıbrıs müzakere heyetinin de 20 aylık tecrübesi, deneyimi ve harita teslimiyetiyle süreç kapanmıştır. Amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmemek olduğu için suçlu aramaya gerek yoktur. Kıbrıs müzakere heyetinin eline geçen şans tükenmiştir. Kıbrıs Türk halkının, Kurucu Cumhurbaşkanı Rahmetli Rauf Denktaş sonrasında ikinci kez Cumhurbaşkanı seçilme hakkını kimseye vermediğini düşündüğümüzde Sayın Akıncı için de bir şey demeye gerek yoktur. Emek ve hayalleri, yaşıtı komşu lider Anastasiadis ve kilisesi yüzünden heba olmuştur.
15 Temmuz
Asker üniforması giymiş, FETÖ terör örgütü üyelerinin ülkemizin milli birlik ve bütünlüğünü yıkmak için gerçekleştirdikleri darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçmiştir. Kendisini ilk 17-25 Aralık sürecinde gösteren örgüt, istihbarat ve psikolojik savaşından sonuç alamayacağını düşündüğü anda ülke savunmamız için var olan tankımız, uçaklarımızla milletimize ve değerlerimize yönelik konvansiyonel saldırıya geçmiştir. Örgüt, devletimizin başı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve yürütmenin başı Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım başta olmak üzere milli ve devlet kimliğine sahip tüm kamu görevlilerimize ve halkımıza saldırmıştır. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın yaptığı seferberlik çağrısıyla halkımız bedenini tanklara ve darbecilere karşı siper yaparak ülkemizi ve devletimizi korumuştur. Ruhunu şeytana satan imam kılıklı sahte vaizin hevesi kursağında kalmıştır. Bir yıl içinde emniyet gücümüz ve mahkemelerimiz örgütün gizli kalmış üyeleri hakkında işlemler yapmışlar ve mücadeleyi devam ettirmektedirler.
***
Din kimliğinin altına gizlenmiş, uluslararası bir ihanet şebekesi olan FETÖ örgütüyle mücadele hiçbir tereddüte uğramadan devam etmelidir. Tehlike çok büyüktür. Mücadele süreci içinde siyasi ayağı da deşifre edilmelidir. Suçlular ve destekçileri kanun önünde yargılanmalıdırlar.
Milli kimliğimiz tehlikede ve ülkemiz beka sorunuyla karşı karşıyadır. 16 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini onaylayarak milletimiz Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ı tam yetkili kılmıştır. Halkımızın ve devletimizin güvenliği için FETÖ örgütüyle mücadele yurtta ve uluslararası alanda devam etmelidir. 15 Temmuz Şehit ve Gazilerimizi rahmet ve minnetle anarım.