Ana içeriğe atla

73- Real-politik kurallarla Kıbrıs sorunu 22.06.2017, Milliyet Gazetesi

Kıbrıs sorunu ve müzakere süreci son zamanlardaki en fazla kimliğin ve kurumun yorum yaptığı, ulu orta bilgili-bilgisiz yorumlarla değerlendirildiği bir sürece girmiştir. New York görüşmelerinin ardından Birlemiş Milletler memuru Eide’nin adaya gelmesi ve 28 Haziran’da Kıbrıs konferansı niteliğindeki görüşmelerin yapılacağı İsviçre’nin Crans-Montana bölgesi belirlendikten sonra sorun ve müzakere süreciyle ilgili lakırdılar kervanına çok kişi katılmıştır. Kuzey Kıbrıs için müzakere sürecini yöneten Saray ve kabinesindeki lakırdı kervanına son olarak katılan Cumhurbaşkanlığı Siyasi İşler ve Tarih Danışmanı Meltem Onurkan Samani’dir. Samani, katıldığı televizyon programında “Güney Kıbrıs’ın eğitim sistemi, iki toplum arasında, güvensizliğin özellikle Kıbrıslı Türkleri, Türkiye’yi ve Türk askerini şeytanlaştırma yönünde olmuştur.” diyerek Saray kabinesi içerisindeki en real-politik yaklaşımla Güney Kıbrıs’ın ve halkının çözüme ve birlikte yaşama düşüncesine ne kadar uzak olduğunu belirtmiştir. Saray kabinesinden sözcü Burcu da sessizliğini bozarak Rum tarafının daha Crans-Montana’ya gitmeden yaklaşımının yanlış olduğunu belirtmek için “Crans-Montana’da olumlu sonuca varılabilmesi için herkesin varılan mutabakatlara saygı göstermesi kaçınılmazdır.” demiştir. Saray kabinesinden yapılan bu iki açıklama lakırdıdan öteye real-politik bir yaklaşımla yapılmış doğru yorumlardır. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın seçildiği günden itibaren yürüttüğü süreçte gelinen nokta, komşunun lideri Anastasiadis’in süreci kendi menfaatine yönlendirmesi ve kazanımları masadan almasıyla Sayın Akıncı’nın kamuda ve müzakere sürecini takip eden basın ve taraflar gözünde oyundan düştüğü gözlemlenmiştir. Çünkü kamuda ve devlette karşılığı olan kişiler az ve öz konuşup konuştuğunun da arkadasında olmalıdır. Olamadığı zaman kamudan ödenen danışmanların devreye girmesiyle karşılığı tekrar tesis edilmek için uğraşılmaktadır.

***

Yukarıda özetlediğim şekliyle Kuzey Kıbrıs müzakere heyetinin 28’inde başlayacak olan Crans-Montana görüşmelerinden pek bir umut kâr olmadığı görünmektedir. Geçen yazılarımda da sorunun bu kadar hızlı bir şekilde oldu bittiye gelmemesi gerektiğini yazmıştım. Ne oldu? da Hangi düşünce tekrar bir konferans yolunu taraflara açtı?

Bu süreçte Yunanistan’ın tavrı ve yaklaşımı önümüzdeki günlerde sorunun çözümüne dönük bir sonuç çıkmayacağı için Crans-Montana’ya gitmeme şeklindeyse, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi de çözüm yolunda askeri üslerden toprak bırakabileceklerini söylemekteyse, ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi müzakerelerde Türkiye’yi telkinde bulunur sözlerle yorum yapanlar kervanına geldiyse, Kıbrıs sorunu üzerinden çözümden çok başka hesapların savaş verdiği düşüncesi net bir şekilde ortadadır. BM memuru Eide’nin tutarsız yaklaşımı, bireysel bir ajandası olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

***

Memur Eide üzerinden BM’nin gizli ajandasını düşünerek hızlandırdığı konferans sürecinden bir şey çıkmayacağı aşikardır. BM, küresel sermaye ve üst aklının isteğiyle Temmuz ayı içerisinde faaliyete geçecek hidrokarbon araştırmaları öncesi müzakerelerin başlamasını ve kadife bir ayrılıkla masanın dağılmasını istemektedir. Kıbrıs Türk tarafı siyaset yapıcıları büyük fotoğrafı iyi okumalıdırlar ve bu okuma doğrultusunda milli bir siyasetle süreci tamamlamalıdırlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...