Ana içeriğe atla

96- Ulus Devlet 07.12.2017, Milliyet Gazetesi

Kıbrıs, Doğu Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır. Doğu Akdeniz için stratejik bir konuma sahip olan adamız, insanlık tarihi boyunca çok farklı din, dil ve ırktan insanların mücadele alanı olmuştur. Bu mücadele savaş, göz yaşı ve kanla sonuçlanan insanlık dışı durumlara kadar gitmiştir. Bu mücadelede soğuk savaş metotları, entrikalar, gri beyaz propaganda uygulamaları alan bulmuştur. Kıbrıs adasındaki mücadele dini, dili ve milliyeti aynı olan aktörler, figüranlar arasında yapılmış olsa da dönemsel olarak ‘devlet dışı aktörler’ de cephede saf tutmuşlardır.

***

Kıbrıs adasının Kuzey ve Güney siyasi kesimlerindeki seçimleri incelediğimizde her iki toplumda ve bölgede kendi dinamikleri bakımından seçimler görünür görünmez bir savaş niteliğindedir. Güney Kıbrıs lideri Anastasiadis için de 2018 seçim yılıdır. Rum lider Anastasiadis de yaklaşan seçimler için en önemli kampanya argümanlarından birisi olan ‘Kıbrıs Sorunu’ ve ‘Müzakere’ sürecini tekrardan kampanya malzemesi yapmıştır. Rum lider Haravgi gazetesine yaptığı açıklamada ‘Müzakere masasına geri dönmeye hazırız.’ demiştir. Bu açıklaması sonrası 2. Hrisostomos’un ‘iki devletli çözüme’ karşı yaptığı açıklamaları hatırlatıldığında Rum lider, ‘Hrisostomos’un da her vatandaş gibi açıklama yapma hakkına sahip olduğunu, kişilerin veya partileri görüşlerine katılmadığı için susturamayacağını’ belirtmiştir. Rum lider kampanya yolunda dini liderini bile sıradan bir vatandaş konumuna itmiştir.

***

Bu bağlamda Kıbrıs sorunu seçim zamanlarında masada argüman olmakla çözüme gidebilir mi? Müzakere süreci, kampanyada konu olacak kadar basit midir? Ya da Kıbrıs adasının siyasi aktörleri seçim dönemlerindeki söylem ve eylemleri üzerine kurdukları Kıbrıs sorunu tezleriyle Kıbrıs sorunu nasıl bir sonuca gider? Kıbrıs sorunu adada yaşamayan devlet dışı aktörlerin ve küresel siyasetin yönlendirmesiyle ne duruma evrilir?

 

Küresel oyunlar

Ulus ve Egemen devletler, 1648 Westfalya Antlaşması sonrası dünya siyasi sisteminde yerini almıştır. Bu anlaşmayı tarihçiler modern çağın başlangıcı olarak görmektedirler. Ulus ve egemen devletler sınırları belirlenmiş, tüketim ve üretimleri milli ve yerli, kendilerine yetebilen ulusal ve bölgesel oyunlar yapan sistemlerdir. Thomas Fridman ‘Dünya Düzdür’ kitabında sınırların olmadığı küresel dünyayı küreselleşmeyi üç aşamaya bölmüştür: 1. Amerika kıtasının keşfi, 2. Endüstri devrimi (Buhar makinesi, TV, Bilgisayar), 3. Bilişimin hızlanması. Fridman bunu ‘Dünya küçükten minicik boyuta çevriliyor.’ diyerek özetlemiştir. Berlin duvarının yıkılmasıyla da ‘duvarlar aşağıya, pencereler yukarı’ demiştir.

***

Yaşadığımız siyasi coğrafyada, ulus egemen devletlerle, devlet dışı aktörlerin belirlemeye çalıştığı küreselleşme yapıları savaş vermektedir. Dönemsel olarak ikisi arasındaki savaşın galibi ve mağlubu değişmektedir. Fakat ABD Başkanı Trump’ın Meksika sınırına duvar örmek istemesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli güvenliği için güney sınırına duvar örmesi, aynı Schengen bölgesinde olmalarına rağmen Avusturya’nın Slovenya sınırına çit inşa etmeye karar vermesi küreselleşme karşıtı ulus devletlerin güçlenmesine örnek gösterilebilir. Bu siyasi küresel oyunlar bağlamında seçime giden Kıbrıs adasının aktörleri ‘Çözüm ve birleşme mi, yoksa iki ayrı devletli arada duvarlar olan bir Kıbrıs mı?’ olmalı fikrini düşünmelidirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...