Ana içeriğe atla

60- Coğrafya Kaderdir… 23.03.2017, Milliyet Gazetesi

1332 yılında Tunus’ta dünyaya gelen ve 1406 yılında Kahiri’de vefat eden, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü devlet adamı ve tarihçisi İbn-i Haldun’un geçmişte, gelecekte ve günümüzde geçerliliğini koruyan güzel bir sözü vardır: “Coğrafya kaderdir.” Biz de İbn-i Haldun’un bu sözünü millet olarak yaşayan, iyisiyle kötüsüyle hisseden bir coğrafyadayız. Siyasi coğrafyamızın ve tarihi coğrafyamızın güzellikleri olduğu kadar kaderimizi etkileyen kötülükleri de vardır. Bunlar dönem dönem askeri savaşlar olarak bizleri yerimizden, yurdumuzdan ve huzurumuzdan eden, zaman zaman da siyasi, ekonomik ve toplumsal çatışmalarla hissettiğimiz zorluklarıdır.

***

 

Genelde Kıbrıs adası ve özelinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak kaderimiz olan coğrafyada savaş, göz yaşı, ölüm ve acıları yaşayarak günümüz Kuzey Kıbrıs siyasi coğrafyasının getirdiklerini görmekte ve iliklerimize kadar hissederek yaşamaktayız. Kaderimizdeki coğrafyanın siyasi cilvesi, ‘çözüm ha oldu ha olacak’, ‘şimdi oldu’, ‘Kıbrıs konferansı sonrası oluyor’, ‘Türk askeri adadan gidecek’, ‘zirveler çöktü’ ve son olarak da ‘özgülük ve barış güvercinleri’ni her seferinde tiyatro olarak kullanan müzakere heyetinin güney siyasi yapısının Enosis kararı ile siyasi coğrafyamızın başka bir yüzüyle de karşılaştık.

***

 

Başbakan yardımcısı, Demokrat Parti Genel Başkanı Sayın Serdar Denktaş sosyal medya hesabından yukarıda saydığım siyasi cilvelerin sonunu ve genel tanımını güzel bir şekilde özetlemiş: “Böylesi bir ortamda görüşmelere hobi olarak devam edebilirsiniz; ancak bir sonuca varamazsınız.’’ diyerek konuyu kısa ve net bir şekilde ifade etmiştir.

***

 

Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı da 18 Mart Şehitleri için Boğaz Şehitliği’nde düzenlenen törenlerde Boğaz Şehitliği özel defterine “Sizler canınız pahasına bir daha geçmişin karanlıklarına dönülmesini engellediniz. Bu adada barış, huzur, eşitlik, güvenlik ve özgürlük içinde yeni bir yaşamın alt yapısını hazırladınız.” Şeklindeki ifadesiyle kaderimiz olan coğrafyadaki siyasi sınırlarımızın ve özgürlüğümüzün teminatı aziz şehitlerimizi yad etmiştir. Devletin başı ve iradenin temsilci Sayın Akıncı’nın bu güzel mesajı Rum siyasi temsilcilerine ve müzakere heyetinin oynadığı oyunlara bir cevap niteliğindedir.

***

 

17 Şubat – 4 Mart 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi toplanmıştır. Cumhuriyetin ilk ekonomi kongresi sonrası savaşın ve kader olan coğrafyanın yaralarına sarmak adına kararlar alınmıştır. Bu alınan kararlardan bir tanesinde “Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulması gerekmektedir.” demektedir. Başbakan Sayın Hüseyin Özgürgün Gazimağusa Kaza Tarım Dairesi yeni hizmet binasının açılışında ‘topraklara kök salmanın koşulunun üretim, tarım ve hayvancılığı güçlendirmek’ olduğunu söylemiştir. Konuşmasının devamında Kıbrıs Türk halkını ayakta tutmanın en büyük yolunun bu sektörleri güçlendirmek olduğunu belirtmiştir. Zaten Türkiye ve Kuzey Kıbrıs olarak kaderimiz olan coğrafyada milli bir ekonomi ve üretime dayalı sektörlerle dışa muhtaçlıktan kurtulur, coğrafyamızda insanlığın devam ettiği sürece yaşarız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...