Ana içeriğe atla

67-Barbaros Hayrettin Paşa 11.05.2017, Milliyet Gazetesi

Barbaros Hayrettin Paşa, 1478 yılında Midilli’de doğan 4 Temmuz 1546 yılında İstanbul’da vefat eden, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kaptan paşası ve kaptan-ı deryasıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz’deki etkinliğinin artmasıyla haçlı zihniyetinin rahatsız olması sonucu Papalık, Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz gemilerinden oluşan haçlı donanmasıyla Akdeniz’deki Osmanlı hakimiyetine son vermek istemiştir. Akdeniz’de haçlı donanmasına karşı Hayrettin Paşa komutasındaki donanmamız haçlı donanmasına çok ağır kayıp vererek Akdeniz’deki Osmanlı Devleti egemenliğini pekiştirmiştir. Tarihe “Preveze Deniz Savaşı” olarak geçen haçlı donanmasının yenik düştüğü savaş sonrası Hayrettin Paşa da “Kaptan-ı Derya” olarak anılmıştır. Osmanlı donanmasının Kaptan-ı Deryası Barbaros Hayrettin Paşa, günümüze kadar başta Deniz Kuvvetlerimiz olmak üzere çeşitli amaçlardaki deniz araçlarımıza ismi verilerek manevi mirası ve gururu yaşatılmıştır.

***

Bu isimlerden birisi de Doğu Akdeniz’de faaliyetleri olan bugünlerde ismini sıkça duyduğumuz “Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma Gemisi”dir. Kuzey Kıbrıs açıklarında Kıbrıs Türk’ünün menfaati doğrultusunda denizaltı zenginlikleri için araştırma yapmaktadır. Bu çalışmaları sırasında Rum Sahil Güvenlik botu tarafından sözde deniz alanlarının ihlalini gerekçe göstererek özündeyse çalışmaları tahrik etmek ve lüzumsuz gerginlik yaratmak adına gemimiz uyarılmıştır. Bu uyarıya karşılık olarak askeri amaç taşımayan, silahsız ve sivil çalışanları olan gemimizden basında gurur ve zevkle dinlediğimiz Mehter Marşı telsizden verilerek Rum Sahil Güvenlik botunu tiye alarak cevap vermiştirler.

***

Güney Kıbrıs’ta bu olaya cevap olarak basına herhangi bir haber düşmezken, Kuzey Kıbrıs siyasi iradeleri Barbaros Hayrettin Paşa gemimizi savaş çığırtkanlığıyla suçlamışlardır. Bu açıklamalardan bir tanesi de Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nındır. Sayın Akıncı açıklamasında “Doğu Akdeniz’de savaş tamtamlarına değil barış şarkılarına ihtiyaç var” demiştir. Asli görevi Kıbrıs Türk’ünün menfaat ve çıkarları doğrultusunda sismik araştırma yapmak olan, kendisini herhangi bir korsan saldırı karşısında bile savunamayacak araştırma gemisini “savaş çığırtkanlığı” yapmakla suçlamıştır. Mevcut gemi Türk Deniz Kuvvetleri’ne kayıtlı bir savaş gemisi değildir. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) ait silahsız ve savunmasız bir araştırma gemisidir.

***

KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Sayın Sunat Atun, 2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı’na KKTC’de petrol ve doğalgaz arama izni verildiğini ve Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma Gemisi’nin de KKTC deniz alanlarında izinli araştırma yaptığını belirtmiştir. Rum Sahil Güvenliği tarafından taciz edildiği sırada da Karpaz Milli parkının 2-3 mil güneyinde olduğu Sayın Atun tarafından belirtilmiştir. Durum bundan ibarettir.

***

Savaş tamtamları diye nitelendirilen müzik de dünyanın en eski askeri bandolarından birisi olan Osmanlı Yeniçeri Askeri bandosu Mehter’dir. Tamtam ise Afrika kıtası yerlilerinin çaldığı bir davuldur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...