Ana içeriğe atla

72-Sıfır noktası Cenevre 15.06.2017, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde Genel Sekreter Guterres’in ev sahipliğinde yapılan liderler görüşmesi sonrası, BM memuru Eide’nin tekrar oyuna girmesiyle yeni bir Cenevre tarihi ortaya atıldı: 28 Haziran 2017. Büyük anlamlar yüklenen Mont Pelerin görüşmeleri ve sonrasında garantör ülkelerin katılımıyla Cenevre görüşmeleri konferans niteliğinde gerçekleşti. Ha oldu ha olacak niteliğinde gerçekleşen görüşmeler, Güney Kıbrıs’ta yaklaşan seçimler için argüman olmaktan öteye gidemedi. Geçmiş yazılarda da belirttiğim gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın basın açıklamalarında tarihlere yüklediği anlamlar, gelinen son noktada anlaşılmaz bir hal aldı. Şimdi yeniden büyük harflerle tarih yazılacak bir havayla söylenen siyasi söylemleri manşetlerde ve basın açıklamalarında okumaktayız. 

*** 

Siyasilerden alışık olduğumuz seçim zamanlarında, Kıbrıs görüşmeleri öncesi ve sonrası yapılan siyasi söylem ve lakırdılara siyasiler dışı kimliklerde eklenerek duymaya devam etmekteyiz. Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Gürdal Hüdaoğlu, Cenevre görüşmeleri için yaptığı konuşmada "Biz Cenevre’ye A Planı olan iki kurucu devlete ve siyasi eşitliğe dayalı, iki bölgeli federal çözüm için gidiyoruz. Cenevre’de siyasi irade sergilenecek. 50 yıl daha müzakereye devam edilemez." şeklindeki açıklamasıyla müzakere öncesi ve sonrası yapılan lakırdılar kervanına katılmıştır. Duyulduğunda kulağa hoş gelen iddialı söylemler güzeldir. Yarım asırdır süren sorunun tarafı olan Kuzey Kıbrıs’ta böyle kararlı söylemler çıkması da güzeldir. Fakat her seferinde bu söylemler sonrasında başka bir söylem ve tarihle sorunu çözüyormuş gibi müzakerelere uzatmak ve sürdürmek anlamsızdır. Kamuoyunda ve devlette anlamları karşılıkları olan kişilerin büyük sözler sonrası tekrar başa dönmesi kişi ve kurumları anlamsızlaştırmakta ve süreçte sorunu önemsizleştirmektedir. 

*** 

Kuzey Kıbrıs müzakere heyeti, New York görüşmesindeki tavrı ve sergilediği tutumla her platformdaki söylemleriyle her şart altında çözüm masasında olacaklarını ispatlamıştır. Fakat gelinen ve görünen o ki, Kuzey Kıbrıs’ta askeri tatbikatlar bile müzakere sürecindeki barış ve çözüm havası bozulmasın diye yapılmamaktadır. Buna karşılık da Güney Kıbrıs’ta İsrail özel kuvvetlerinin katılımıyla muharebe tatbikatları yapılmaktadır. Sıfır noktası kadar önemli olan son Cenevre görüşmeleri öncesi yapılan bu 'muharebe' tatbikatı, çözüme mi yoksa çözümsüzlük sonrası olası gerginliğe mi hazırlıktır? 

*** 

Gelinen son noktada BM memuru Eide’nin hazırlayacağı belgeyle Türk tarafı yeni bir Cenevre seyahatine gitmeye hazır olmasının yanında, Rum tarafından son günlerde gelen garanti ve güvenliklerle ilgili açıklamalarda sanki onların bu seyahate çok da hazır olmadıkları inancı oluşmaya başlamıştır. KKTC Cumhurbaşkanlığı personeli tarafından yapılan açıklamalarla ya çözüm ya da ayrılık söylemi ortadadır. Sıfır noktası olan 28 Haziran Cenevre görüşmeleri ifade edildiği gibi son ya da bizim anladığımız anlamda 'federal çözümün' ilk başlangıcı olmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...