Ana içeriğe atla

1- KKTC’ye Su Temin Projesi ve profesyonel algı operasyonunun zaferi! 28.02.2016, Milliyet Gazetesi

Kamuoyunda asrın projesi olarak adlandırılan, KKTC ve TC arasındaki ''Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Su Temin Projesi”, 7 Mart 2011 tarihinde Ala köprü Barajı’nın temeli atılarak başladı. 17 Ekim 2015 tarihinde ise Kuzey Kıbrıs’taki Geçit köy barajına suyun ulaşması ile proje sonlandırıldı. Bu proje ile Kuzey Kıbrıs’a yılda 75 milyon metreküp su ulaşarak 50 yıl boyunca hem kullanım hem içme suyu olarak ihtiyacı karşılayacak. Bu işin başlaması ve projenin devamı sırasında yerel kamuoyu ve uluslararası kamuoyunda büyük gündem oluştu.

 

            Bu bağlamda, basında hangi konuların yer aldığına göz atarak başlayalım: Öncelikle Türkiye’nin projeyi mevcut maddi – teknik alt yapısı ile tamamlayamayacağı; projenin yapılabilirliğinin bir örneği daha önce olmadığı için yapılamayacağı; Türkiye’deki siyasi yapının değişmesi ile projenin aksayacağı; Kuzey Kıbrıs’ın iç siyasi durumunun sağlıksız olması nedeni ile KKTC ayağının yarım kalacağı; bu projenin bir siyasi söylem ve hayalden öteye gidemeyeceği çokça işlendi. Aslı astarı bulunmayan bu söylemler, KKTC yönetiminin aklı değil, başka aklın algı operasyonu olduğunu söylemek yerinde olur. Kısacası bu dev projenin başlaması ve bitmesi arasında geçen dört yılı aşkın sürede, kamuoyunda profesyonel bir algı operasyonu başarılı bir şekilde yürütüldü.

 

            Bu algı operasyonuyla birlikte projenin deniz kısmının tamamlanması ve 17 Ekim 2015 tarihinde Kuzey Kıbrıs’a suyun gelmesiyle yeniden KKTC kamuoyu ve ulusal basında yeni bir gündem oluşturmuştur: KKTC’ye gelen suyun kim tarafından işletileceğidir. Bu suni konu 25 Şubat 2016 gününe kadar tartışılmıştır. Şu anda ise Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasındaki Mali protokolü de etkileyen ve personel maaşlarının dahi verilmesini sekteye uğratan bir süreç yaşanmaktadır.

 

            Peki bu algı operasyonun hedefinde ne vardı? Adım adım onu açıklığa kavuşturalım: Temele bakıldığı zaman KKTC için önemli olan bir projede KKTC hükümeti başta olmak üzere algı operasyonunda rol alan bazı ülkeler amacına ulaşmış oldu. Bu kapsamda Anavatan ve Yavru Vatan olarak görülen Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC arasındaki tarihi bağlar zarar görerek iki ülkenin vatandaşları kamuoyunun haberleri ile yanlış, yanlı ve kirli bir haberleşme süreci ile karşı karşıya bırakılmıştır.

 

            Bu süreç, KKTC’de yerel basının konuyu manipüle etmesiyle Türkiye basını etki altında bırakılmış ve siyasi erkler arasında gerilime yol açmıştır. Yine aynı şekilde başarıyla yürütülen algı operasyonu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın adlandırdığı milli proje ’’Barış Suyu’’,  çeşitli algı operasyonlarının yürütülmesiyle Türkiye’nin aleyhine çevrilmiştir. İki ülke arasında gerçekleşen su projesi büyük siyasi düşünce ayrılıklarına kadar gitmiş ve büyük bir problem olmuştur.

 

 

Aslında algı operasyonuyla kirletilen ve KKTC için önemli olan bu projenin sekteye uğratılmasının altında yatan gerçek gizlenmiştir. Projenin başlaması ve bitmesi sürecinde Kuzey Kıbrıs’ta suyun dağıtım hatlarının tamamlanması, tarımda kullanılması gereken bölgelerde gerekli altyapısının projelendirilmesi gibi ekonomik anlamda KKTC’de hayati öneme sahip konular çeşitli güçlerin algı operasyonu ile görmezden gelinmiş ve yanlış yönde tartışılarak bu proje sekteye uğratılmıştır.

 

            

Bu algı operasyonunun kodlarını çözmek için derin bir araştırma yapmaya gerek yoktur. Milliyet gazetesinin 7 Şubat 2014 günü, “Asrın Projesi’nde Türkiye korkusu” başlıklı haberinde   (www.milliyet.com.tr/-asrin-projesi-nde-turkiye korkusu/dunya/detay/1833155/default.htm) konunun Rum tarafında (Güney Kıbrıs) başka bir bakışla tartışıldığı, Rum Çiftçiler ve Rum İstihbarat Teşkilatı (KİP), proje sayesinde Türkiye’ye bağlılığın artacağını savunmuş, aynı şekilde Rum Politis gazetesinin “Türk suyunun Kıbrıslı Türk çiftçileri zenginleştirmesinden korkuyor” başlığı ile verdiği (bknz: http://www.milliyet.com.tr/-asrin-projesi-nde-turkiye-korkusu/dunya/detay/1833155/default.htm) haber sayesinde konu, Rum meclisi göçmenler komitesinde gündem olarak tartışılmıştır. KİP de Temsilciler Meclisi’ne proje ile ilgili brifing vermiş. Brifingde gelecek su ile Kıbrıslı Türk çiftçilerin zenginleşeceği, bölgede narenciye üretiminin artacağı, suyun Mesarya bölgesine ulaşması ile tarımın artarak hızlanacağı, bu projenin (Lefkoşa Bölgesi için) daha önce hiç yapılmadığı ve tamamlandığında Türkiye’ye dünya çapında itibar kazandıracağını da belirtmiştir.

 

            Sonuç olarak KKTC’de böylesi milli bir projenin başka ülke aklı ile sekteye uğratılmasının altında yatan gerçek budur. Bu ve benzeri algı operasyonlarının temelinde ise ekonomik güç yatmaktadır. KKTC’nin ekonomik olarak büyümesini engellemeye çalışan güçler bellidir. Bu güçlerin temel prensibi ise “Ekonomiyi yöneten ülkeyi yönetir” stratejisidir.

 

            Tarih, KKTC’nin ekonomik alanda Türkiye Cumhuriyeti ekseninde büyümesini hazmedemeyen güçleri, basit bir algı operasyonuna alet olan kişileri ve/veya medya kuruluşlarını altın harflerle yazacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

25-15 Temmuz Sonrası Kıbrıs 28.07.2016, Milliyet Gazetesi

‘Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kıbrıs özel danışmanı Espen Barth Eide’in “Birkaç hafta içinde Kıbrıs müzakerelerinde mülkiyet, garantiler ve güvenlik konuları görüşülecek” şeklindeki beyanıyla müzakerelerin en önemli başlıklarına ve süreci belirleyen konulara vurgu yaptı. Eide, Kıbrıs’ta çözüm penceresinin açık olduğunu fakat sonsuza dek açık olmayacağını da söyledi.’ 2016 yılının çözüm yılı olması gerektiğini her fırsatta dile getiren Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı ile Sayın Eide aynı düşüncede oldukları aşikârdır.   Art niyetli yaklaşım Çözümün taraflarından ikisi olumlu söylem içerisinde olmalarına karşın, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafı bir o kadar olumlu söylemlerden uzaktalar. GKRY Dışişleri Bakanı Kasoulidis’in Türkiye’deki 15 Temmuz günü F tipi örgütün darbe girişimine atıfta bulunarak, 18 Temmuz günü Brüksel’de söylediği “Çözüm sonrası Kıbrıs’ta Türk askeri varlığını istemiyoruz” ve “15 Temmuz sürecinde Türk askerinin Ada’da başı boş kaldığını, belirsizli...