Ana içeriğe atla

100- KKTC’yi tanıtma planı 28.12.2017, Milliyet Gazetesi

Siyasi coğrafyamızın en sıcak sorunu, okyanus ötesinden ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’in başkenti olarak Kudüs ‘ü tanıma kararı ve ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e açılmasını onaylamasıdır. Okyanus ötesinden aldığı karar Filistin halkına zulüm olarak yansımıştır. İslam İşbirliği Teşkilatı dönem Başkanı olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İslam ülkelerini Kudüs için acil İstanbul’a toplantıyla çağırmıştır. Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın öncülüğünde üye ülkeler ve devlet başkanları ABD’nin kararını kınamış ve Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanımışlardır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Trump’ın Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak tanımasına ‘hükümsüz’ diyen karar da, ezici çoğunlukla kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve dış politika yapıcıları zor günlerde bile haklı oldukları davaları savunmuşlar ve hedefe ulaşmışlardır. Filistin halkına ve tarihsel bağına sahip çıkılmıştır.

 

Kıbrıs Eylem Planı

Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Ünal, Aydınlık gazetesine verdiği mülakatta Kıbrıs konusunda müzakerelerin artık sürdürülemez olduğunu, Kudüs kararıyla İslam ülkelerinin arasında dayanışma duygusunun ortaya çıktığını, Türkiye’nin de bunu fırsata çevirerek ‘Neden KKTC’yi tanımaları gerektiğini’ anlatmalı demiştir. Prof. Dr. Ünal, Kıbrıs Eylem Planı içerisinde üç aşamalı bir planla hareket edilmeli demiştir. Birinci aşama olarak, İslam ülkelerine “Neden KKTC’yi tanımaları gerektiği”ni, ikinci aşamada Türkiye’nin KKTC’nin tanınmasını devlet politikası haline getirilmesini söylemiştir. NATO’nun önemli bir üyesi olarak Türkiye’nin NATO üyeliği isteyen ülkelere “Girmek istiyorsan KKTC’yi tanımalısın, yoksa veto ederim.” kartını kullanmalıdır, demiştir. Üçüncü aşamada ise Washington’a karşı atılacak adımlar olarak belirlemiştir. Prof. Dr. Ünal “Yugoslavya’dan 7, Çekoslovakya’dan 2 ülkenin çıktığını ve ABD’nin hepsini tanıdığının hatırlatılması gerek” demiştir.

***

Yazılarımda hep belirtmişimdir: Coğrafya kaderdir. Türkiye ve KKTC, kaderi olan coğrafyanın iyi ve kötü yanlarını yaşayarak bağımsızlığını korumuş ve geleceğine yön vermektedir. Türkiye, KKTC’nin tanınması için jeopolitik coğrafyasının kazanımlarını kullanmalıdır. ABD’ye rağmen İran ve Rusya ilişkilerini de bu tanıtımda kullanmalıdır. Sayın Ünal’ın da dediği gibi Rusya’nın KKTC’yi tanıması için Kuzey Kıbrıs topraklarından askeri irtibat üssü olarak yer verilmesi fikri bile KKTC’nin tanınma aşamasında çok büyük katkıları olacaktır. ABD’nin İran’a ambargo uyguladığı dönemde bile Türkiye İran’la ilişkilerini iyi tutmuştur. İran da bunun karşılığı olarak neden Kuzey Kıbrıs’a, KKTC’nin başkenti Lefkoşa’ya Büyükelçilik açmasın ve KKTC de Tahran’a Büyükelçilik açmasın?

 

Recep Tayyip Erdoğan

Sudan ziyareti sırasında Sudan Meclisi’ne giriş videosu, Devlet Başkanıyla ve yetkililerin Cumhurbaşkanımıza karşı sergiledikleri kardeşçe yaklaşım, bizleri gururlandırmıştır. Ezilenin, hor görülenin, dışlananın yanında olan İslam coğrafyasında umut olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan batıya ve transatlantik akla karşı ‘dünyanın 5’ten büyük olduğunu’ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanıtılması yoluyla da göstermelidir. Tarih ve zaman “sakalımızı kesenlerin, kolunu keseceğimiz” andır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...