Ana içeriğe atla

21-Çatışma-Diplomasi ve Kıbrıs Sorunu 30.06.2016, Milliyet Gazetesi

30 Mayıs 2010 Türkiye-İsrail ilişkilerinin 6 yıl boyunca askıya alındığı “Mavi Marmara” baskınının gerçekleştirildiği tarih. İsrail deniz komandolarının saldırısı sonucu 9 Türk vatandaşı hayatını kaybetti, onlarcası yaralandı. Gemide bulunan aktivistlerin tamamı gözaltına alındı. Baskın sonrası iki ülke hükümetleri karşılıklı olarak birbirlerini suçladı. Tüm uluslararası platformlar Türk ve İsrailli diplomatların mücadele alanı haline geldi. Ankara ve Tel Aviv’deki Büyükelçiler karşılıklı olarak geri çekildi.

 

24 Kasım 2015 Suriye’nin kuzeyindeki Türkmen bölgesini bombalayan Rus Hava Kuvvetlerine ait SU-24 savaş uçağı tüm uyarılara rağmen geri dönmedi. Türkiye hava sahasını ihlal etti ve önleme görevi için havada bulunan Türk F16’sından atılan füze ile düşürüldü. Bu kez gerilimin adresi Ankara ve Moskova oldu. Türk turizmi ve yaş sebze üreticileri darbe yedi.

 

Coğrafyamızda bu güçlü devletlerinin birbiri ile çatışmasının, kimseye faydası yoktur. Bölgede lider, küresel oyunda aktör olma çabası olan bu ülkeler, ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda birbirlerine bağlı/bağımlıdırlar. Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de enerji üzerine savaşlar, politik oyunlar ve istihbarat mücadeleleri yaşandığını düşündüğümüzde Türkiye, Rusya ve İsrail’in bazı konularda zaman zaman birbirlerine karşı olması kaçınılmazdır. Nitekim Türk-İsrail ve Türk-Rus ilişkilerinde de son döneme kadar benzer sıkıntılar yaşanmıştır.

 

Diplomasi ve önemi

Türkiye ile İsrail ve Rusya’nın arasını açan askeri müdahaleler ile gerilen ortam ‘Diplomasi’ ile aşılmıştır. Bu süreçte Türk Dışişleri personeli ile Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin çalışmaları meyvesini vermiş, diplomatların her iki ülke ile ‘mekik diplomasi’ yürütmesi sayesinde Rusya ve İsrail ile olan ilişkiler ‘kazan kazan’ aşamasına gelmiştir. Ülkelerarası ilişkilerde uzlaşı ve diplomasiden uzak metotları izleyenlerin hep kaybeden taraf olduğu görülmüştür.

 

Diplomasi, dış politikada sorunların barışçıl yöntemlerle ve müzakereler yoluyla çözülmesi demektir. Diplomatlar, iletişim yeteneği güçlü, konusuna hakim, analitik zekaya sahip kişilerdir.

 

Peki bu denklemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeri neresidir? Türkiye garantörlük hakkından dolayı Kıbrıs sorunu ile direkt ilgilidir. Rusya’nın Güney Kıbrıs’ta yaptığı enerji ve finans yatırımları vardır. İsrail ise, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile hidrokarbon yatakları ve Doğu Akdeniz enerji yatakları konusunda yaptığı çalışmalar kapsamında Kıbrıs denkleminin içindedir.

 

Kıbrıs diplomasisi? 

Üç büyük devletin yolu, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs adasında da kesişmektedir. Bu kesişme, Kıbrıs’ta 40 yılı aşkın süredir devam eden soruna çözüm getirebilir. Ancak bugüne dek çözüm noktasında maalesef olumlu bir noktaya gelinememiştir. ‘Eksik nerededir?’ sorusuna verilecek yanıta gelince, Kıbrıs sorunu çok taraflı çok yönlü olabilir; lakin aşılamayacak, çözülemeyecek bir sorun değildir. Türk Dışişlerinin değerli diplomatlarından Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral İlyas Bozkurt’un aynı dönemde adada görev yapıyor olması büyük bir şanstır. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da çözüme giden yolda belki de en önemli isimdir.

Peki Kıbrıs’ta çözüm diplomasi ile olmayacaksa nasıl olacak? Adada yaşayan herkesin yüreğini yakan Trados yangınına ortak bir kova su bile dökemeyen bir diplomasi söz konusudur. Hata kimdedir? Bize göre kesinlikle kendisine uzatılan yardım elini sıkmamak için türlü şartlar öne süren Rum Kesimi yöneticilerindedir. Ancak Kuzey Kıbrıs diplomatlarına da söyleyecek bir lafımız vardır. O da; diplomasi konusunda Türkiye’yi kendilerine örnek almalarıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

25-15 Temmuz Sonrası Kıbrıs 28.07.2016, Milliyet Gazetesi

‘Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kıbrıs özel danışmanı Espen Barth Eide’in “Birkaç hafta içinde Kıbrıs müzakerelerinde mülkiyet, garantiler ve güvenlik konuları görüşülecek” şeklindeki beyanıyla müzakerelerin en önemli başlıklarına ve süreci belirleyen konulara vurgu yaptı. Eide, Kıbrıs’ta çözüm penceresinin açık olduğunu fakat sonsuza dek açık olmayacağını da söyledi.’ 2016 yılının çözüm yılı olması gerektiğini her fırsatta dile getiren Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı ile Sayın Eide aynı düşüncede oldukları aşikârdır.   Art niyetli yaklaşım Çözümün taraflarından ikisi olumlu söylem içerisinde olmalarına karşın, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafı bir o kadar olumlu söylemlerden uzaktalar. GKRY Dışişleri Bakanı Kasoulidis’in Türkiye’deki 15 Temmuz günü F tipi örgütün darbe girişimine atıfta bulunarak, 18 Temmuz günü Brüksel’de söylediği “Çözüm sonrası Kıbrıs’ta Türk askeri varlığını istemiyoruz” ve “15 Temmuz sürecinde Türk askerinin Ada’da başı boş kaldığını, belirsizli...