Ana içeriğe atla

23- Çok Yönlü Çok Taraflı Kıbrıs Çıkmazı 14.07.2016, Milliyet Gazetesi

Kıbrıs görüşmeleri hızlı ve yoğun bir şekilde devam etmekteyken Doğu Akdeniz de hidrokarbon yatakları ile enerji jeopolitiği ve önemi ile gündemdedir. Türkiye, Rusya ve İsrail arası ilişkilerin iyileşmesi ve bu ülkelerin yollarının bir şekilde Kıbrıs’ta birleşmesi, uluslararası ilişkiler açısından ve Kıbrıs’ın geleceği açısından önemlidir. Coğrafyamızda etkili siyasi olayların kaynağı bilinmediğinde ya belli bir grup ya da görüşe sahip kişilerin istediği veya menfaat dışı bir siyasi olay gerçekleştiğinde dillere yapışan ve hemen bir derinlik katan cümle ‘üst akıl’ oyun kuruyor. ‘Okyanus ötesi’ planlar diye tabir ettiğimiz ve ima edilen ülke de Amerika Birleşik Devletleri, Kıbrıs adasıyla ilgi ve alakasını son zamanlarda hiç olmadığı kadar artırdı. Son birkaç ay içerisinde ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Asya İşlerinden sorumlu müsteşarı Victoria Nurland da adaya ziyaretlerde bulunmuş ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Danışmanı Espen Barth Eide ile de görüşerek kırk yılı aşkın bir süredir devam eden ‘Kıbrıs Sorunu’na çözüm yolunda ‘okyanus ötesi’ bir bakış ile katkı koymak istemiştir. Özetlemeye çalıştığım gibi konunun tarafları çok ve her geçen gün de Doğu Akdeniz’de güvenli liman arama umutlarına giren ülkeler konuya ilgi ve alakalarını artırmaktadırlar. Özünde Kıbrıs adasında yaşayan iki milletin ve iki devletin ortak sorunu olan konu, her geçen gün enerji jeopolitiği Doğu Akdeniz’de güvenli liman, enerjinin Avrupa’da konuya müdahil olan ‘üst akıl’ diye tabir edilen devletin Avrupa’daki partnerine/stratejik ortağına güvenli gitmesinin menfaati ile konu çıkmaza ya da çıkışa doğru gitmektedir.

 

Kader denk noktası

Türk siyasetinde “Büyük Doğu Hareketi” diye tabir edilen görüşe fikir önderliği eden şair/yazar rahmetli Necip Fazıl Kısakürek, insan yaşamında hayati olayların ve insanın yaşamını değiştiren olayların olduğu ‘an’ı ‘kader denk noktası’ diye tabir etmektedir. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın kader denk noktası da Cumhurbaşkanı seçildiği süre ve zaman dilimidir. Siyasi yaşamına ara vermesi, yurt dışında yaşaması, sonrasında KKTC’ye dönmesi ve bağımsız bir şekilde adaylığı çözüm için umut olması, Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamıştır. Bu fırsatı yakalaması, rahmetli Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘kader denk noktası’dır. Sayın Akıncı da var gücü ile ve yapıcı siyaset tarzı ile konuyu KKTC devleti ve milletinin menfaati yolunda çözmek için çalışmaktadır. Sayın Akıncı’nın kader denk noktası ile başlayan süreci bireysel olarak yaşasa da KKTC halkının menfaati ve bekası için ‘kader denk noktası’ olmuştur. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tüm iyi niyeti ile müzakere heyetine başkanlık yapmaktadır. İyi niyet göstergesi ile sürece zarar vermemek için zaman zaman kan tükürse de, kızılcık şerbeti içtim demektedir. Bu niyetine karşılıksa Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Anastasiadis ve siyasi aktörleri tam tersi bir yaklaşım ve çıkışlar yapmaktadır. Bunlardan bazıları Annan Planı döneminde istenen Güzelyurt’un Rumlara verilmesi çıkışıdır. Bu uzlaşıdan uzak çıkışlara bir örnek daha verecek olursak 13 Temmuz Çarşamba günü Sefa Karahasan imzalı Milliyet gazetesi haberidir. ‘Kıbrıs’ta ırkçı parti Türkleri hedef alıyor’ başlığıyla okuduğumuz haber çözüme olan Rum halkının ne kadar uzak olduğunun göstergelerinden biridir. Son olarak Sayın Akıncı’nın Eylül ayında “Uluslararası Konferans” söylemi GKRY’de hoşnutsuzlukla karşılanmaktadır.

 

Devlet siyaseti

Yakın siyasi tarihimizin ve yaşamımızın ana hikayesi ‘Kıbrıs Sorunu’dur. Öznesi KKTC’dir. Çözüm için büyük oyunlara, ‘üst akıl’lara ya da ortak yaşama fikrine ihtiyaç yoktur. Kıbrıs adasında iki devlet, iki millet vardır. KKTC heyeti ‘kader denk noktası’ sürecini elinden geldiği şekilde olumlu geçirmek istese de bir tarafta ne istediğini bilmeyen, ipe un seren bir Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vardır. KKTC devletinin özgürlük mücadelesinde devlet olma yolundaki ana destekçisi Türkiye Cumhuriyeti devleti ile ‘iki devlet, bir millet’ mantığında dış politikasına jeo-politik ve jeo-stratejik pozisyonunu verdiği güç ve koz ile yön vermeli ve hak ettiği tanınırlığı kazanmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

25-15 Temmuz Sonrası Kıbrıs 28.07.2016, Milliyet Gazetesi

‘Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kıbrıs özel danışmanı Espen Barth Eide’in “Birkaç hafta içinde Kıbrıs müzakerelerinde mülkiyet, garantiler ve güvenlik konuları görüşülecek” şeklindeki beyanıyla müzakerelerin en önemli başlıklarına ve süreci belirleyen konulara vurgu yaptı. Eide, Kıbrıs’ta çözüm penceresinin açık olduğunu fakat sonsuza dek açık olmayacağını da söyledi.’ 2016 yılının çözüm yılı olması gerektiğini her fırsatta dile getiren Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı ile Sayın Eide aynı düşüncede oldukları aşikârdır.   Art niyetli yaklaşım Çözümün taraflarından ikisi olumlu söylem içerisinde olmalarına karşın, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafı bir o kadar olumlu söylemlerden uzaktalar. GKRY Dışişleri Bakanı Kasoulidis’in Türkiye’deki 15 Temmuz günü F tipi örgütün darbe girişimine atıfta bulunarak, 18 Temmuz günü Brüksel’de söylediği “Çözüm sonrası Kıbrıs’ta Türk askeri varlığını istemiyoruz” ve “15 Temmuz sürecinde Türk askerinin Ada’da başı boş kaldığını, belirsizli...