Ana içeriğe atla

39- Gizli Cemiyetlerin Mekanı Mont Pelerin 03.11.2016, Milliyet Gazetesi

KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı ve Rum lider Nicos Anastasiadis’in müzakere sürecinde ayrıntılarını ele alarak konuşmadıkları iki konu var: ‘Toprak’ ile ‘güvenlik ve garantiler’. Bu iki başlık harici tüm konularda uzunca bir süredir, adı döneme ve genel konjonktüre uygun olarak zaman zaman değişen ‘yoğunlaşan/seyrelen’ bu iki başlığın yanında kırtasiye diye tabir edebileceğimiz konulardır. Bu başlıklara ilişkin sıkça demeçler verilmiş, önemli yollar alındığı iddia edilmiş; lakin bu iki konuda bir evrak ve kağıt üzerinde imza konmadığı için diğer görüşmelerde kırtasiyenin  ötesine geçilememiştir. 

***

Bu bağlamda, ‘yönetim ve güç paylaşımı’ başlığı altında siyasi eşitliğin esası dönüşümlü başkanlık da meçhul bir kırtasiye argümanı olarak tozlanmış çekmecede durmaktadır. 7 – 11 Kasım tarihleri arasında BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon’un da açılışını yapacağı, İsviçre’de Alpler’in Kuzey yamacında yer alan Rhone Vadisi ile Cenevre Gölü’ne nazır Le Mirodor Otel’de gerçekleşecek olan Sayın Akıncı’nın “Öteden beri, parçalar üzerinde konuşuyoruz; ama bütününde anlaşmadıkça o parça üzerindeki mutabakat geçerli değildir. Zaten sonuna gelindiğini düşünüyoruz.” dediği bir başka aşamayı izleyeceğiz.

 

Mont Pelerin Bölgesi

İsviçre Avrupa kıtasında, AB’ye üye olmaması, kimliğiyle bağımsız ve bağlantısız ekonomik yapısıyla, Kıbrıs sorununa siyasi tarafsızlığıyla bu görüşme için ‘kataloğa’ göre en uygun yerdir. Kızılhaç’ın doğduğu ülkedir. 1815’ten bu yana silahlı tarafsızlığın diğer adıdır. Saymakla bitmeyecek nice özelliği olan küresel ekonomik bir merkezdir.

***

İsviçre’de Mont Pelerin bölgesi ise anlamı bakımından stratejik derinliği olan bir bölgedir. 2. Dünya Savaşı sonrası 1947’de Le Mirodor Oteli’nin de aralarında bulunduğu bir grup otelde “Friedrich von Hayek”in kurucu başkanlığını yaptığı neo-liberal ekonomi doktrinini oluşturan ‘Mont Pelerin Cemiyeti’ de bu bölgede doğmuştur. İsmini bölgeden alan bu neo-liberal cemiyet, AB’nin temelini oluşturan ‘malların, hizmetlerin, emeğin serbest dolaşım fikri’ de bu yapının düşüncesidir. Noe-libareller ekonomiyi bir din gibi görürler. Nasıl dinle devlet işleri birbirinden ayrı ise, cemiyet de sermayenin bağımsız olmasını, devlet kontrolünde olmamasını ister. Küresel aktör ve oyuncuların dini de neo-liberalizmdir. Bu bakımdan Mont Pelerin bölgesi Doğu Akdeniz’de politika yapıcılarını etkilemek isteyen, derin küresel sermaye akıllarının feyz ve fikir edindiği bir bölgedir. Küresel sermayenin beyni de ‘Mont Pelerin Cemiyeti’ dir.

***

Bu bölgeyi özel ve önemli kılan en önemli argüman ise Hristiyan dünyasının Katolik mezhebiyle olan bağıdır. Bu bağ da Vatikan ülkesi ve Başkanı Papa’nın koruma ve güvenliğini sağlayan ünlü İsviçreli muhafızların küçük yaştan itibaren bu bölgeden seçilmiş olmasıdır. Hal böyle olunca Vatikan’ın sadık evlatlarının, küresel sermayenin neo-liberal politikaları ışığında, Doğu Akdeniz’in önemli siyasi coğrafyası Kıbrıs’ın kaderi görüşülecek, müzakerelere federasyon modelli ya da iki devletli bir Kıbrıs olarak sonlanması için bir evre daha aşılacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...