Ana içeriğe atla

44- KKTC’de toplum mühendisliği 08.12.2016, Milliyet Gazetesi

Uluslararası ilişkiler ve siyasette söz sahibi olmak için çeşitli yollar vardır. Diplomasi ve diyalog bu yollardan biridir. Bu yolla kazanım elde edilir. Diplomasi ve diyalogla kaybedeceğini düşünen taraf bu kazanımını konvansiyonel savaşla da elde edilebilir. Ya da Almanya’yı ortadan ikiye ayıran ‘Berlin Duvarı’ yıkılana kadar süren kamuoyunda ‘Soğuk Savaş’ diye tabir edilen metot ile yapılan savaşla da olabilir. Konvansiyonel savaş, devletlerin düzenli ordu ya da paramiliter grupların kullanılmasıyla yapılır. Soğuk Savaş ise basın yayın organlarının kullanılması, sivil toplum örgütlerinin ve sendikaların kullanılarak kamuoyu oluşturulması ve öğrenci gruplarının çeşitli eylemlerle harekete geçirilmesi sonucu, etki etmek istenilen alan, ülke ve bölge üzerinde kamu düzenini bozucu toplumsal mutluluğu, birlik ve beraberlik ruhunu zedelemek için yapılan faaliyetleri kapsamaktadır.

***

Bu metotlar kullanılarak coğrafyamızda gerçekleştirilen güç kazanımlarına Gürcistan’da 2003 yılında ‘Gül Devrimi’, 2004 yılında Ukrayna’da ‘Turuncu Devrimi’, Lübnan’da 2005 yılında ‘Sedir Devrimi’ni örnek verebilirim. Bu örneklere ek olarak 2013 yılında İstanbul ‘Gezi Parkı’nda’ ağaçların kesileceği ve yerine alışveriş merkezi yapılacağı söylemi ile başlayan yurt geneline yayılan ve kamu düzenini zarara uğratan ‘Diren Gezi’ sloganı ile gündemimizde olan olaylar vardı. Bu tip toplum mühendisliği gerektiren olayların sermayesi insandır. Bu tür olaylarda kullanılan sloganlar duyulduğunda kulağa hoş gelen ‘barış’, ‘demokrasi’ ve ‘hak aramak’ gibi söylemler akla gelir. Düşünüldüğünde hak aramanın nesi kötüdür? Barış ve kardeşlik kimi rahatsız eder? Toplumsal duyarlılık ve birlik olmak ne kadar kötü olabilir? Tabi ki eyleme geçilene kadar kamu malına ve görevlisine zarar verene kadar hiçbirisi zararlı değildir.

***

Müzakere sürecinin sonlanmasına az bir zaman kaldığı için Kıbrıs adasında toprak ile hakimiyet elde etmek isteyen kirli düşüncelere sahip taraf ‘Soğuk Savaş’ metotlarını kullanmaktadır. Geçen hafta meydana gelen hepimizi derinden yaralayan trafik kazası sonrası eylemlerde ‘Türkiye yakımızdan elini çek’ gibi pankartlar, trafik kazası ile bağdaşmayan hak arama faaliyetidir. Bu eylemlere saat düzenlemesi bahane edilerek devam edilmektedir. KKTC Başbakanlık binası zarar görmekte, görevini yapan polis memurları sözde hak arayan kişilerce darp edilmektedir. 5 Aralık Salı günü kamuda yaşamın durması için tüm resmî kurumlarda greve gidilmiş, KKTC’nin dış dünyaya açılan kapısı Ercan Havalimanı da bu eylemlerden nasibini almıştır. Bunlar Anavatan Türkiye ile olan ilişkilere zarar vermek için yapılan eylemlerdir. Bu eylemlerin her alanında Türkiye karşıtlığı işlenmektedir. Güvenlik ve garantimizin dayanağı Türkiye haksız yere suçlanmaktadır. KKTC hükümeti oynanan oyunun farkındadır. Devlet aklı ve sağduyuyla olayları izlemekte, şiddetten uzak çözüm yollarını kullanmaktadır. Bu eylemlerin eylemciye hiçbir faydası yoktur. Kirli ellerin maşası olmaktan başka.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...