Ana içeriğe atla

48- Milli seferberlik gölgesinde Kıbrıs 05.01.2017, Milliyet Gazetesi

Not: 5 Ocak Perşembe yayınlanan yazım, teknik bir hata yüzünden Gazetemizin yazarı Gökhan Güler adıyla yayınlanmıştır. Gerekli hata düzeltildiği için yazımı tekrar yayınlıyoruz. İyi okumalar. İyi pazarlar.

 

Yılın ilk yazısı ile 2017 yılına merhaba diyorum. Bu ilk yazıda gençlik ve çocukluk yıllarımdaki yılın ilk günü yapılan haberleri yazmak isterdim. 31 Aralık sonrası 1 Ocak’ta yazılı basın ve görsel medya yeni yılın ilk doğan bebeklerinin isimlerini ve şehirlerini söyler, ülke olarak ilk doğan bebeklere sevinir, bir ömür mutluluk sağlıklı bir yaşam dilerdik. Ya da yılbaşı özel çekilişiyle büyük ikramiyenin hangi şehre çıktığını öğrenir, hayalleri bir başka büyük çekilişe saklar. Milli piyango zengininin servetini “zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış” söylemindeki gibi “ben olsam şöyle harcardım” diye yorumlar yaparak atar tutardık.

***

Güzel ülkemiz siyasi coğrafyanın en zor ve bir o kadar da en güzel bölgesinde olmasından dolayı, Ortadoğu’da yaşanan olayların öyle ya da böyle içerisinde ve etkisi altındadır. Tarihi bağlarımız ve insani sorumluluklarımızla ülkemizin ve coğrafyamızın güvenliği için komşularımızla yakinen ilgilenmek, dertlerine ve sevinçlerine ortak olmak zorundayız. Doğu Akdeniz ve Orta Doğu siyasi arenasında giderek güçlenen Türkiye Cumhuriyeti bu coğrafyada huzur ve barış istemeyen “böl, parçala, yönet” mantığını benimsemiş “üst akıl” diye tabir ettiğimiz kandan ve göz yaşından beslenen dış mihrakların terör eylemleriyle karşı karşıyadır. Bu saldıralar 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine kadar “siyasi ve ekonomik” tetikçilerin faaliyetleriyle yapılıyordu. 15 Temmuz sonrası metot değiştiren eylemleriyle, yeni yılın ilk saatlerinde İstanbul’daki bir eğlence merkezine otomatik silahla yapılan hain saldırıda 39 insanımız yaşamını yitirdi ve yeni bir takvim yılının başlaması heyecanımızın yerini hüzün ve dert aldı. Milletçe yeni yılın ilk haftasına hüzün ve yasla girdik. Bu gibi eylemlerin sahipleri ülkemizde kaos ve kargaşaya sebep olmak isterler; fakat tarih boyunca bu zihniyetlerin haçlı oyunlarına hep dimdik ayakta durmuş. Milletimiz bu süreci de birlik ve bütünlüğünü koruyarak atlatacaktır.

 

Kıbrıs ve Milli Güvenlik 

 

Siyasi coğrafyamızın verdiği zorluklardan dolayı devlet ve millet olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi, bu terör eylemlerinin sahiplerine ve maşalarına karşı “milli seferberlik” ile karşı durmalıyız. Kıbrıs adasına askerî harekâtla huzur var barış getiren, “garantör ülke” olan ana vatan Türkiye’mizde böyle bir durum varken, İsviçre’de 9-12 Ocak tarihlerinde gerçekleşecek olan Kıbrıs konferansında KKTC müzakere heyeti “güvenlik ve garantiler” konularından taviz vermeden Kıbrıs adasının yönetiminden gasp edilen haklarımız geri istemeli, Kıbrıs adasını yönetecek olan, adada eşit şartlarla bir toplum olduğumuzu en üst düzeyde dile getirerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını gasp eden Rum yönetiminden geri almalıyız. Gerçek manada çözüm iki eşit devletin Kıbrıs adasını yönetmesiyle gerçekleşir. Bu da Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın ilk günden itibaren dediği gibi siyasi eşitliğin olduğu federasyon modelli yönetimledir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...