Ana içeriğe atla

58- Akıncı’nın göstergeleri hala uygun mu? 09.03.2017, Milliyet Gazetesi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı seçildiği günden itibaren müzakere üzerine yaptığı tüm basın toplantılarında Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik şartlar uygun diyordu. Bunları da 2016 yılı ortalarından itibaren sıraladığında ABD başkanlık seçimi, Birlemiş Milletler Genel Sekreterinin değişimi, Güney Kıbrıs’ta yaklaşan seçimler ve Rum lider Anastasiadis ile yaşlarının aynı olması ve tarihi süreci birlikte bilmelerini ‘federasyon modelli’ çözüm yolunda büyük destek olarak gösteriyor ve şartlar uygun diyordu. Ben çözüm için bu şartların önem derecesi belirlendiğinde gerilerde kalacağını ve garantör ülkelerin iç ve dış siyasetlerinin bu süreç için daha önemli olacağını TV programları ve köşe yazılarımda belirtiyordum. Gelinen noktada Sayın Akıncı’nın göstergeleri geldi/geçti ve süreç tekrar çıkmazda fakat görüşmeler halen daha devam ettirilmek isteniyor. Demek ki göstermiş olduğu nedenlerin Kıbrıs sorunuyla yakından uzaktan bir alakası yokmuş. Enosis kararına rağmen sürecin devam etmesi yönünde adımlar atıyor. Kaldı ki Rum meclisinde alınan Enosis kararıyla da iki liderin tarihteki anılarının da bir olmadığı ortaya çıktı.

***

Süreci etkileyen dış etkenler ve dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? Garantör ülkelerin dış siyasetleri ve milli güvenlikleri bu süreçte önemlidir. Garantör ülke Türkiye Cumhuriyeti’nin 15 Temmuz 2016 FETÖ ayaklanması sonrası milli güvenliği tehlikeye girmiş ve şu an gündemde olan Avrupa Birliği destekli ekonomik tehlikelerle karşılaşmıştır. Bunlara ilave olarak Ege’de Kardak kayalıkları hususunda Yunan Savunma Bakanı tarihini unutmuş bir durumda tehditlerle Ege Denizini germektedir. Diğer garantör ülkenin Yunanistan olduğunu düşündüğümüzde Kıbrıs sorunu nasıl ilerler? Yunanistan, Ege Denizindeki kayalıklar için bile böyle düşünürken Kıbrıs sorunu nasıl çözülür? Kıbrıs sorununa diğer bir tarafta Rum yönetimi” üye olduğu için Avrupa Birliği’dir. Garantör ülke Türkiye’nin 16 Nisan Anayasa referandumu için Avrupa’daki Türk vatandaşlarına ziyaret ve onlarla toplantılar yapmayı planlamış ancak bu faaliyetleri AB’nin önemli ülkesi Almanya tarafından çeşitli yalan ve dolanla engellenmeye çalışılmaktadır. 15 Temmuz FETÖ ayaklanmasının transatlantik bir akılla yapıldığını düşündüğümüzde Almanya üzerine düşen görevi devam ettirmektedir. Sayın Akıncı’ya çözüm yolunda yaşanmışlığı bir olan Anastasiadis’in bile vermediği desteği, Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği bir zamanda ve Anavatan Türkiye’nin milli güvenliğinin tehlikeye atıldığı bir süreçte neyi çözmek için uygun şartlar vardır? Sayın Akıncı milli bir devlet aklı ile göstergelerini ve yol haritasını tekrardan revize etmelidir. Kendi belirlediği şartlarla Nobel yerine müzakere heyetleri anca BM Genel Sekreteri Guterres’in dediği gibi cesaret ve kararlılıklarından dolayı Oscar’a aday olurlar. Düşünce dünyaları real politik kuralların geçerli olduğu bir çizgide olmalıdırlar. Anavatan Türkiye ile iki devlet bir millet çizgisinde ortak gelecek planlanmalıdır. KKTC’nin tanınması devlet aklı millet iradesiyle mümkündür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...