Ana içeriğe atla

6- Doğu Akdeniz’in önemi! 31.03.2016, Milliyet Gazetesi


            KKTC siyasetinin gündeminin ana maddesi, sır gibi devam eden KKTC – Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında geçen görüşme ve müzakereler.

 

            Gerçekleşen müzakerelere baktığımız zaman dönem dönem, mülkiyet/toprak, vatandaşlık/eşit yurttaşlık gibi hayati öneme sahip konular işlenip tartışılmakta ve ortak akılla sürdürülmektedir.

 

            Konuyu biraz irdelediğimiz zaman Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı müzakereler kapsamında garantör devlet olmanın verdiği hak ile kamuoyuna hassasiyetini belirtmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı basın açıklamasında geçen “GKRY’nin açtığı üçüncü uluslararası hidrokarbon arama ihalesi” hakkındaki beyanı hayati önem taşımaktadır: “Kıta sahanlığındaki hak ve menfaatlerini korumak için gerekli her türlü tedbiri alacaktır.” Söz konusu açıklamada geçen bu beyan siyasiler ve devlet otoritesi tarafından doğru okunursa, bu KKTC’ye müjde niteliğindedir.

 

            Bu açıklama ekseninde, geniş bir bakış açısı ile konunun önemini açıklamak gerekirse, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs adasının tarih süresince konumuna bakılmalı. Doğu Akdeniz, tarihte değişik dönemlerde büyük savaşlara sahne olmuş ve bir çok tarihçinin ortak isimlendirdiği “verimli hilal” bölgesindedir. Tarih süresince uygarlıkların hedefi Doğu Akdeniz’i kontrol etme arzusu, bölgede güçlü olmak, üstünlük sağlamak ve barışın tahsisi için Kıbrıs adasını elde etmek olmuştur.

 

            Soğuk savaş sonrası değişen küresel ve bölgesel konjonktür ile son dönemde keşfedilen hidrokarbon kaynakları, Doğu Akdeniz bölgesinin önemini arttırmıştır. Doğal olarak Kıbrıs adası, tarih süresindeki önemini, enerji nakil hatlarının kontrol ve geçiş bölgesinde olmasıyla her dönem korumuştur. Bu önemini hidrokarbon yataklarının belirlenmesiyle, bir koridor olmaktan çok, kaynakların sahibi olarak günümüzde de korumaya devam etmektedir. Bölgenin yeni enerji haritası olan hidrokarbon varlığı ile Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ın önemi yeniden ortaya çıkmıştır.

 

Kuzey Kıbrıs aktör mü, figüran mı?

 

            Doğu Akdeniz’de konumundan hiçbir şey kaybetmeden varlığını ve önemini arttırarak devam eden Kıbrıs, müzakere süresince hidrokarbon kaynakları tartışmaları eşiğinde önemli bir süreçtedir. Bu dönemde müzakere heyetinin konuya bakışı, yorumlaması, hayata geçirmesiyle Kuzey Kıbrıs, Doğu Akdeniz politikasında aktör ya da figüran olarak kendini konumlayacaktır.

 

            Enerjiyi yönetenin, dünyayı yöneteceği günümüzde KKTC pozisyonunu devlet aklı ile hareket ederek almalıdır. Elini ve kartlarını iyi bilmeli, avantaj ve dezavantajlarını milli menfaatleri yolunda yorumlamalıdır. Kuzey Kıbrıs müzakere heyetinin barışçı yaklaşımını, Rum yönetimi ise sözde münhasır ekonomik bölgesinde yeni bir uluslararası hidrokarbon arama ruhsatı ihalesiyle karada olan uyuşmazlığını ve çözüme zarar verme isteğini denizlere taşıyarak uzlaşılmaz bir tutum sergilediğini göstermiştir.

 

            Eşit yurttaşlık ve eşit hak, demokrasinin olmazsa olmazıdır. GKRY’nin bu tutumu ve davranışı, olumlu yaklaşımın önemli olduğu ve çözüme giden yolda ilerlenilen bu sürece zarar vermekte ve görüşmelere darbe vurmaktadır. Kapsamlı görüşmelerin olduğu bu günlerde Rum tarafı adanın ve doğal kaynakların tek sahibi gibi sorumsuz hareket etmesi müzakere ve görüşmeleri etkilemektedir. Halbuki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın belirttiği gibi hidrokarbon yatakları çözüm sonrası ortak zenginlik olacaktır.

 

            Bu bağlamda Kuzey Kıbrıs müzakere heyeti, siyasi iradesi konuya/konulara devlet aklı kazan kazan mantığı ve devamlılığı olan jeo-politik önemini koruyan bir pozisyonda Doğu Akdeniz’de aktör olmalıdır. Kazanımlarının ve haklı duruşunun arkasında durmalı ve jeo-staratejik pozisyonunu iyi kullanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, “enerjiyi yöneten, dünyayı yönetir”.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

25-15 Temmuz Sonrası Kıbrıs 28.07.2016, Milliyet Gazetesi

‘Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kıbrıs özel danışmanı Espen Barth Eide’in “Birkaç hafta içinde Kıbrıs müzakerelerinde mülkiyet, garantiler ve güvenlik konuları görüşülecek” şeklindeki beyanıyla müzakerelerin en önemli başlıklarına ve süreci belirleyen konulara vurgu yaptı. Eide, Kıbrıs’ta çözüm penceresinin açık olduğunu fakat sonsuza dek açık olmayacağını da söyledi.’ 2016 yılının çözüm yılı olması gerektiğini her fırsatta dile getiren Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı ile Sayın Eide aynı düşüncede oldukları aşikârdır.   Art niyetli yaklaşım Çözümün taraflarından ikisi olumlu söylem içerisinde olmalarına karşın, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafı bir o kadar olumlu söylemlerden uzaktalar. GKRY Dışişleri Bakanı Kasoulidis’in Türkiye’deki 15 Temmuz günü F tipi örgütün darbe girişimine atıfta bulunarak, 18 Temmuz günü Brüksel’de söylediği “Çözüm sonrası Kıbrıs’ta Türk askeri varlığını istemiyoruz” ve “15 Temmuz sürecinde Türk askerinin Ada’da başı boş kaldığını, belirsizli...