Ana içeriğe atla

64- 16 Nisan 20.04.2017, Milliyet Gazetesi

Son dönemde duran ve yeniden başlayan Kıbrıs müzakereleri sırasında Güney Kıbrıslı siyasetçiler, Türkiye’de 16 Nisan tarihinde yapılan referandumu müzakere süreci için bir problem olarak görüyorlardı. Zaman her zamanki gibi geldi çattı. Türkiye’de halkın büyük katılımıyla ve barış içerisinde Türk milleti sandık başına gitti. Halk iradesinin çoğunluğu oyunu “Evet” olarak kullandı. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” onanmış oldu. Bu süre içerisinde Güney Kıbrıslı müzakerecilerin düşündükleri gibi kaos, kargaşa tarzı bir senaryo gerçekleşmedi. 16 Nisan sonrası, düşündükleri gibi felaket senaryoları da yaşanmayacağı görülmektedir. Müzakere masasını istedikleri zaman terk etmek için her zaman ellerinde bir Bizans oyunu olan Rum yönetimi önümüzdeki günlerde de başka bir argümanla masayı dağıtacaktır. Bahaneleri de şimdiden düşmanlık üzerine oluşturdukları zihinlerinde hazırdır. 

***

Kamuoyunda “Evet” sonrası Türkiye’nin Kıbrıs politikası nasıl olacak şeklinde yorumlar görünmektedir. Türkiye’nin Kıbrıs sorununa bakışı 16 Nisan referandumu ve sonrası değişecek bir olgu değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik bir katılımla “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni oylamıştır. Mevcut devlet politikaları ve dost/düşman algısı oylanmamıştır. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti devleti 30 yılı aşkın bir zamandır transatlantik bir akılla yönetilen PKK terör örgütüyle mücadele evresinde bile devlet olarak değerlerinde bir esneme, sapma ve değişiklik olmamıştır. 16 Nisan bir halk oylamasıdır. Demokrasi kazanmış, halk özgür iradesiyle sandığa gitmiştir. Yönetim sisteminin çağın zorunluluklarına uygun olması için bir nevi sistem revize edilmiştir. Durum bundan ibarettir. Kıbrıs anavatan Türkiye için siyasi bir argüman değil, devlet politikasıdır.

***

15 Temmuz devamı…

 

16 Nisan için kampanya sürecinde ve TBMM’de anayasa maddeleri görüşüldüğü sırada, iç basın ve uluslararası basın kullanılarak Türkiye Cumhuriyeti devleti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden yıpratılmak istendi. Bu algı faaliyetlerinin hizmet ettikleri akıl, 15 Temmuz’un planlayıcısı ve yöneticisi FETÖ örgütünün lideri Fettullah Gülen’e hizmet eden, ruhunu şeytana satan devlet ve millet düşmanlarının aklıdır. Tek adamlık gelecek, padişahlık olacak gibi demokrasi ve insan haklarına günümüzde uymayacak bir düşünceyle “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yıpratılmak istendi. Sonucunda “Hayır” olarak oylanması ve Türkiye’nin güçsüz, terörle mücadelede başarısız olması ve 15 Temmuz’un devamının alt yapısı hazırlanmak istendi. Nitekim halk demokrasi görevini hiçbir dış düşüncenin etkisi ve tesiri altında kalmadan yüksek bir katılımla sandığa giderek “Evet” ya da “Hayır” oyunu kullandı. Soğuk savaşın ve transatlantik bir üst aklın ruhunu şeytana, bedenini şer odaklarına kullandıran işbirlikçileri 15 Temmuz yenilgisi sonrası ikinci yenilgilerini de 16 Nisan’da almış oldu. Bu bağlamda, anavatan Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti “iki devlet, bir millet” düşüncesiyle çağın gereksinimleri ve yönetim şekliyle, insanlık var olduğu sürece siyasi coğrafyasında güçlü iki devlet olarak kalacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...