Ana içeriğe atla

65-Anastasiadis’ten “U” dönüşü 27.04.2017, Milliyet Gazetesi

Ara verdiğimiz Kıbrıs müzakerelerine 20 Nisan’da başladık. Önümüzde heyetlerin karşılıklı belirledikleri takvime göre 2, 11, 17 Mayıs tarihlerinde yapılacak görüşmeler bizi bekler. Tabi tarihleri belli olan müzakere günleri gelene kadar masa dağılır. Rum lider Anastasiadis de kıvrak bir manevrayla “U” dönüşü yapıp masadan kaçmazsa. Okuduğunuz ‘kıvrak manevrayla kaçma’ hikayesini ben demiyorum, kim diyor? AKEL Genel Sekreteri Andros Kipsianu diyor. Başka ne diyor Andros: “Başkan Anastasiadis, şahsının da partisinin de 1993’te, 1998’de ve 2013’te de olduğu gibi başkanlık uğruna değişmeye başladı. Büyük dönüş için zemin hazırlıyorlar. Kamuoyunu, sorumluluğunu Akıncı’ya atarak muhtemel bir çöküşe hazırlamaya çalışıyorlar. Anastasiadis başkanlık seçimlerinin ikinci turunu düşünerek prosedürden kurtulma yolu arıyordu.” Kıbrıs müzakereleri iki ülke, iki devlet, iki toplum arasında yapılıyor. Bir taraf ne şart olursa olsun çözüm derken, diğer taraf da çözüm olmayacak, Rum Başkan Cumhurbaşkanlığı seçimi için manevra yapıyor, diyor. Ben yazılarımda ve TV programlarımda son dönemdeki görüşmelere güneyde yaklaşan seçimler için Kuzey Kıbrıs müzakere heyetinin masada seçim için bir malzeme olmaktan öteye gidemeyeceğini defalarca dile getirmiştim. AKEL Genel Sekreterinin de beyanı dediklerimizi desteklemektedir.

***

Çözüm dediğimiz konu oldu bitti ye getirilecek kadar, köydeki iki kavgalı komşunun tarla sınırını belirleme çalışması değildir. Elli yılı aşkın zamandır devam eden, tarihinde ölümlerin, kan ve göz yaşlarının olduğu uluslararası boyutta tarafları olan Doğu Akdeniz’in en stratejik adası Kıbrıs’ın sorunudur. Onun için de eğer güneyde uygun siyasi şartlar yoksa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı, Rum’un Bizans oyunlarına alet olmadan görüşmelere ara vermelidir. Kuzey Kıbrıs halkı çözüm dilencisi değildir. 1960’larda itibaren Rum yönetiminin gasp ettiği haklarını talep etmektedir.

***

Güney Kıbrıs’ın şu an çözüme uygun olmadığını göstermek adına bir örnek daha verelim: Rum Başkanlığı İnsani Konular ve Dış Rumlar Komiseri Fotis Fotiu da Flieleftheros gazetesindeki haberine göre “Türkiye gereken adımları atmamakla kalmayıp Kıbrıs etrafındaki eylemlerle saldırganlık ve tehdit ortamı oluşturmaktadır.” dedi. Devamında olası bir çözüm sonrası Türk vatandaşlarına 4 özgürlük tanımlamasıyla ilgili de ‘kabul edilemez istekler olduğunu’ öne sürmektedir. Kendi tanımlamasıyla çözümü de ‘işgal ve istiladan kurtaracak’ bir yol olmalıdır demektedir. Çok basit bir aramayla ulaşabileceğiniz iki haber Güney Kıbrıs siyasi aktörlerinin kendi içindeki durumlarını gözler önünde sermektedir. Bu ruh hali ve düşmanca yaklaşımlarla uzlaşı ve çözüm nasıl sağlanır. Garantör ülke Türkiye’yi işgalci gören düşünceyle olası bir çözüm sonrası nasıl komşu olunur? Masada bittiğini düşünebiliriz ama toplumun ne kadar çözüme yakın ve birlikte yaşama düşüncesini kendinde sindirmiş bir durumdadır? Cumhurbaşkanımız Sayın Akıncı bu durum ve şartları gözeterek müzakere ve çözüme uygun atmosfer oluşana kadar müzakerelere ara vererek çözüm dilencisi olmaktan Kıbrıs Türk halkını kurtarmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...