Ana içeriğe atla

69- Pragmatist Anastasiadis 25.05.2017, Milliyet Gazetesi

Son yazılarımda sıklıkla Kıbrıs müzakereleri için gerekli uygun ortamın olmadığını, görüşmelerin sonuç yerine mevcut durumu daha da çıkmaza taşıyacağını yazmıştım. Yazılarımdaki amaçsa Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın çözüme olan inancı ve seçildiği günden itibarenki gayretinin yanlış zaman ve belki de yanlış Rum liderle çözüme gidemeyeceğindendir. 27 Nisan Perşembe günkü “Anastasiadis’ten ‘U’ dönüşü” başlıklı yazımda, AKEL Genel Sekreteri Kiprianu’nun Rum lider Anastasiadis için “Başkanlık uğruna değişime başladı” sözleri üzerinden zaman ve kişinin yanlış olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Müzakere sürecinin devam etmesi halinde Güney’in görüşü ve çözüme olan iklimi ortadayken Kıbrıs Türk tarafının sadece çözüm dilencisi konumunda olacağını da defalarca yazmıştım. 2017 yılı itibarıyla Cenevre sonrası ara bölgede devam eden fiziki olarak yapılan ama madde olarak hiçbir aşama kaydedilmeyen görüşmelerde tek kazanan 2018 seçimleri için kampanya yapan Anastasiadis ve siyasi düşüncesi olduğunu da defalarca yazmıştım.

AKEL Genel Sekreteri’nin dediği gibi Rum lider seçim sürecine girdiği için değişim ve dönüşüme müsait, bu süreçte koltuk derdine düşmesi sebebiyle her türlü manevra ve siyasi ayak oyununa açık olduğu bir zamandadır. 17 Mayıs’taki yapılan görüşmede Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı görüşmeler sonrası yaptığı açıklamayla anlatmaya çalıştığım noktaya gelmiştir. Sayın Akıncı açıklamasında “Hiçbir Kıbrıslı Türk lider böyle bir anlayışı kabul edemez” diyerek Rum heyetinin ve liderinin içinde bulunduğu durumu en yetkili ağızdan tescil ve tespit ederek konuya noktayı koymuştur.

 

Koltuk için savaş

 

Anastasiadis 2018 seçimlerinde tekrar iktidara gelebilmek için tüm metot ve yolları deneyecektir. Güney siyasetinde can kaybı yaşamaktadır. Geçen hafta RIK radyosunda Kıbrıs Rum Ortodoks kilisesi Başpiskoposu Hrisostomos açıklamasında “Tek bir T.C. kökenlinin gitmemesini kabul etmesi olumsuz bir unsurdur.” diyerek Rum lider Anastasiadis’e desteğinin azaldığını ima etmiştir. Rum lider de bu tepkilerden sonra masanın bam teli niteliğindeki konularda çok sert dille açıklama yapmış, seçime ve sandığa dönük politikalara sarılmıştır. Sayın Akıncı 23 Mayıs günü yaptığı açıklamada, seçildiği günden itibaren Türk tarafı olarak çözüme sağduyu ve olumlu yaklaştıklarını; fakat Rum yönetiminin tavrının süreci çıkmaza soktuğunu tekrar dile getirmiştir. Rum liderin ön şartlarının kabul edilemez olduğunu da söylemiş, 11 Şubat 2014 Liderler ortak açıklamasındaki “Konuların birbiriyle ilintili müzakere edilmesi” maddesine de tamamen aykırı olduğunu da belirtmiştir.

***

Durum bu kadar açık ve nettir. Rum müzakere heyeti ve lideri çözümden uzak bir politika izlemektedir. Rum kilisesinin desteğini ve seçmenin oyunu alabilmek adına demokrasi ve real politik kuraldan uzak siyaset planlamaktadır. Bunu içerisinde sözde deniz alanlarını savunma adına, Kıbrıs Türk halkı namına Akdeniz'de faaliyet gösteren Barbaros Hayrettin Paşa gemisine taarruz ve saldırı bile düşünebilecek pragmatist bir yaklaşıma sahiptir. Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı ve Türk tarafı siyaset yapıcıları kontrollü devlet aklıyla süreci değerlendirmelidirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...