Ana içeriğe atla

93- Devleti Kuran İrade 16.11.2017, Milliyet Gazetesi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde seçim sathına girmiş bulunuyoruz. Aday adaylarının partilere müracaatlarıyla kamuoyu ve sosyal medyamız yoğun bir siyasi kampanya saldırısıyla karşı karşıyadır. Her bir köşeden ‘sponsorlu’ aynı el duruşu, ortak gülümseme, heyecanla bakan gözler ve hayallerle dolu görseller haber sitelerinde, gazetelerde ve sosyal medya hesaplarımızda karşımıza çıkmaktadır. 7 Ocak 2018 tarihine kadar da bu gibi çalışmalarla sıkça karşılaşacağız. Seçim dönemlerinde vaatler ve hayallerin pazarlanması, siyasi kampanyaların olmazsa olmazıdır. İdeolojik bir tabandan gelmeyen seçmen için bu kampanya metotları iyi birer ikna yöntemidir. 7 Ocak’ta yasamada ve hükümette görev alacak parlamenterleri seçeceğimize göre Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)’nin ‘Bu Sistem Değişecek’ sloganı sanırım bu seçime uymadı. Yeri gelmişken de CTP’ye soralım: Değişimi Milletvekilleriniz için mi düşünüyorsunuz, yoksa mevcut yönetim sisteminin ‘başkanlık tipi’ bir yönetime değiştirmeyi mi düşünüyorsunuz?

 

Kurucu İrade

 

Partiler ve siyasi kimlikler fikirlerini açıklamada özgürdürler. İnandıkları bu değerler doğrultusunda da çalışarak fikirlerini iktidara taşımak isterler. Tarihte kurulmuş, günümüze kadar gelen tüm Türk Devletlerinin kurucu iradesi vardır. Türk Devletleri üç büyük müesseseden kuvvet alarak kurulmuş ve yükselmişlerdir. Bu üç büyük müessese ordu, medrese ve tekkedir. Kuruluş bu üç değerin bir araya gelmesi ve gayretiyle olmuştur. Ordu nizam ve otoriteyi, medrese din ve ilmi, tekke ise ahlakı ve halk eğitimini temsil etmiştir.

***

Günümüz siyasi yapılarında hangi rejim şekli olursa olsun, başında olduğu milletin iradesinden ve değerinden beslenmeyen yönetim şekli yok olmaya tarihe kötü ve kara bir şekilde geçmeye mahkumdur. Büyük Devletin gücü milletinin sayısıyla değil, Devlet iradesinin gücüyle belirlenir. Bu güç de milletten aldığı değerler yumağıyla ruhu ve heyecanıdır.

***

Çağımızdaki siyasi aktörler ve politika yapıcılar dönem dönem kuruluş iradeleriyle ters düşmektedirler. Modern siyasetin milli kimliksiz politikalarına hizmet etmektedirler. Bu sebeple de siyasi yaşamlar çıkmaza girmekte ve problem yaşamaktadırlar. Kurucu iradeden beslenmeyen siyasi yapılar dönem dönem de yönetimi ele geçirmişlerdir. Kurucu iradenin gücü bunu izlemiş, demokrasi inancından dolayı da siyaset yapmalarına müsaade etmiştir. Kampanyası ve söylemlerini seçileceği güne kadar milli olmayan yapılara teslim eden siyasi oluşumlar iktidar olmuşlardır. Yasama ve yürütme faaliyetlerine başladıklarında devletinin ve milletinin sorumluluğunu alma duygusunun verdiği ağırlık, kendilerini kurucu iradeden beslenmeye ve kuruluş karakterine hizmet etmeye itmiştir. Bu yolu seçenler siyasi yaşamlarına devam etmektedirler. Seçmeyenlerse siyasi tarihte kara bir leke olarak yerlerini almıştırlar.

***

Kurucu iradeden beslenerek kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 34. yılını dün kutladık. Bu yıl dönümü vesilesiyle aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi ve isimsiz kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anarım. Sonsuza kadar var ol KKTC…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9-Ortak Akıl Sürdürülebilir Hükümet 21.04.2016, Milliyet Gazetesi

Bir önceki yazımı siyasi sistemin ve genel olarak siyaset kurumunun neden tıkandığı ve çağın gereksinimlerini niçin karşılayamadığı, değişimini/dönüşümünü neye göre yapmaz ise başarısız olacağını ve halk iradesinin vermiş olduğu yetkiyi neden sağlıklı kullanamadığı üzerine yazmıştım.             Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, siyaset sahnesine baş karakter olarak dahil olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dır. Akıncı ile başlayan müzakere, devlet aklı ve millet menfaati ile sürmektedir. Bu dönemin başarılı bir şekilde devam etmesinin arka planında iyi bir ekip vardır. Akıncı’nın yakın geçmişte bir siyasi partide aktif rol almaması da Cumhurbaşkanlığındaki rolünü, siyasi tarzını, ideolojik fikirden uzak, devlet ve millet menfaati ile görmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanlığı çalışmalarına paralel olarak gidemeyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi ise siyasi çıkmaza girmiş ve geçen haftalarda hükü...

10-Balkanlarda Türk Şehri Prizren 28.04.2016, Milliyet Gazetesi

Geçtiğimiz hafta sonu bir dizi ziyaret için Balkanlarda Evlad-ı Fatihan diye anılan ve Yugoslavya dağıldıktan sonra kurulan Kosova’daydım. Başkent Priştine’ye, İstanbul’dan bir saati geçen bir uçak yolculuğu ile varılıyor. Priştine’deki havaalanı, Türk bir firma tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılmış. Avrupa ülkesine ve şehrine yakışır bir terminali ve işletmesi var. Prizren şehrine, otoyol kalitesinde bir yolla ulaşılıyor. Bu güzel yolu da başka bir Türk firması yapmış. Şehri gezmeye başladığımızda yapılan sohbetlerde elektrik dağıtım sistemini de bir Türk firmasının yaptığını söylüyorlar. Yakın tarihimizde Sırp zulmüne maruz kalan Kosovalı vatandaşlar, savaşın ne denli korkunç ve kazananı olmayan bir ölüm oyunu olduğunu biliyorlar. Bu esaretten ve Sırp zulmünden onları koruyan, kollayan, NATO üyesi olan askeri güçlerden biri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birliğiydi. Prizren şehrinde tabur seviyesinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliği, Kosova’daki savaş zamanında ver...

35- BM sonrası çözüm… 06.10.2016, Milliyet Gazetesi

Birleşmiş Milletler zirvesi sonrası ‘Kıbrıs Sorunu’ için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan uluslararası basın önünde müzakere sürecinde gösterdikleri cesaret ve özveriden dolayı ‘tebrik ve aferin’ alan Kıbrıs adasındaki iki lider Nicos Anastasiadis ve Mustafa Akıncı, 4 Ekim günü tekrar Kıbrıs Sorunu için görüşmelere başladı.  Akıncı ve Anastasiadis’in yeni yol haritası ve ajandaları basını bilgilendirme toplantısı vasıtasıyla kamuoyuna servis edildi.  KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Ekim ayı içerisinde yapmayı planladıkları on toplantı sonrası geniş basın bilgilendirmesi yapacağını ve kamuoyundan gizli bir şey olmadığını kanıtlamak için, açık bir toplantı süreci geçireceğini söyledi. Konjonktüre bağlı olarak Akıncı müzakere metodu ve basın bilgilendirmesini sürece zarar vermemek adına yapmıyordu. BM zirvesi öncesi beklentileri yükseltmesi ve zirveden kamuoyunun beklemediği bir sonuç çıkması üzerine, yeni süreçte basına açık bir müzakere süreci seçmesi, olası bir olumsuz son...